Yazar |
|
crossfire
izmir
Kayıt: 20.07.2008 |
|
shadoww yazdi | Yemişim İstanbul'u.Çoğu insanın saflığını bozmaktan başka hiç bi işe yaramıyor.İnsanı dünya bağımlısı yaparak geçim sıkıntısına sokuyor ondan sonra da insanoğlu her haltı işler hale geliyor.Böyle yüzü güzel özü berbat bi şehir işte. |
Bence de, biz gibi hayatı toz pembe yaşayamayan insanlara acı veren bir şehir... En çok ayrılık bu şehirde yaşanıyor. Çünkü adım attığın her yer insan dolu, alternatif çok... Bu şehirde aşk denilen şey yalan olmuş durumda...
İnsanlar o kadar sıkıntı çekiyor ki; sevdiklerinize zaman ayıramıyorsunuz, mutluluklarınızı erteliyorsunuz.
Bu şehir insanı o kadar geriyor ki; istemeden kaba bir insana dönüşebiliyorsunuz, insanları incitebiliyorsunuz.
Bu şehir insanı öyle bir maratona sokuyor ki; psikolojik sorunları olanlara kimse yardım etmiyor, 3-5 tane standartlaşmış söz söyledikten sonra başından salmaya çalışıyor. Deliye herkes "deli" diyor ama kimse gelip de "bu insan neden bu hale gelmiş, onun için bir şeyler yapabilir miyim?" diye sormuyor kendisine, bu kişi çok yakın bir arkadaşı olsa bile... Çünkü aslında arkadaşlık da yalan olmuş bu şehirde...
Tabi şehrin toz pembe rüzgarına kapılalar için her şey yine toz pembe...
robotum, robotsun, robot
|
|
Yazar |
|
kaneshka
istanbul
Kayıt: 22.05.2006 |
|
istanbul insanlarına ben de kızdım ama bu istanbul sevgisinden vazgeçirmez.ne derseniz deyin istanbul güzeldir.saydıklarınızın hepsi kalabalık dünya ve büyükşehir yaşamı sorunları, ben bu tür sıkıntıların her yerde var olduğunu düşünüyorum , istanbulun bir suçu yok bence..
You will never know what has hit you, untill it is too late.
|
|
Yazar |
|
akgulozkan
istanbul
Kayıt: 12.12.2006 |
|
Dünyanın diğer güzel şehirlerine gitmişliğim yok ama Türkiye'de aşık olunacak tek şehir.. Tarihi, doğal güzellikleri ve modernitesiyle 1 numara.. Belki de biraz daha özen gösterilse Dünya'nın en güzel şehri..
Mizan adlı grubun şarkısıyla.. Dinlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum
http://www.7-24net.org/mizan-my-istanbul-t-3144.html
MY ISTANBUL
one million days reminded
torn between the seas
i trace urban soulland
as city lights heal me
comatose sleepwalks
"istanbul, swallow my daydreams!"
sometimes i give in
sometimes i move on
sundown devotion
it feels like the night shades home
undivided
moonrise and dreams
the joy of reunion
dances within me
when istanbul sleeps
when my istanbul sleeps
deliverance in motion
i travel to release
my cultural twilight
dark shapes and black tea
i sense the friction
in the space within my fears
"istanbul, colour my needs!"
sometimes i give in
sometimes i move on
sundown devotion
it feels like the night shades home
undivided
moonrise and dreams
the ghost of istanbuls
dances within me
sometimes i give in
sometimes i move on
sundown devotion
it feels like the night shades home
undivided
moonrise and dreams
the joy of reunion
dances within me
when istanbul sleeps
when my istanbul sleeps
|
|
Yazar |
|
blaupunkt
Kayıt: 02.09.2007 |
|
shadoww yazdi | Yemişim İstanbul'u.Çoğu insanın saflığını bozmaktan başka hiç bi işe yaramıyor.İnsanı dünya bağımlısı yaparak geçim sıkıntısına sokuyor ondan sonra da insanoğlu her haltı işler hale geliyor.Böyle yüzü güzel özü berbat bi şehir işte. |
Aslında İstanbul'u sevmek tam da böyle bir şey. senelerce kimler geldi geçti buradan, kimler kabul edildi kimler kovuldu. kimler iz bıraktı ve kimler unutuldu...Bence sadece güzel boğaz manzarası, moda sahillerinde şarap içebilme keyfi, bol atraksiyonlu istiklal caddesi, vapur seferleri ve daha bir çok güzel yanı için istanbulu sevmek bir kadına sadece çok güzel olduğu için aşık olmak gibi bir şey. Ve olumsuz yönlerini görünce istanbula sayıştırmak ve onun "çirkin yüzü"nden bahsetmek de, karşınızda duran kusursuz güzelliğin de bir insan olduğunu, hatalar yapabildiğini anladığınızda arkanızı dönüp gitmek gibidir. Böyleleri bence güzel olmayan bir kadına aşık olamazlar ve hatta aşk ne yazıkki görsellikten öteye gidememiştir onlar için.
oysa zaten bu "çirkin yüzü" denilen sorunlarda istanbul'un ne kadar sucu vardır ki. tam tersine beğeniyi aşk zanneden hasta ruhlu aşıklar yapmıştır bunu istanbula. neden ben de bir parçasına sahip olmuyorum bu güzelliğim diyen gelmiştir sonrasını düşünmeden. kim duymuş istanbulun "bırakın köylerinizin doğallığını, temizliğini manzarasını, gelin eteklerime yapın çirkin gecekondularınızı, yaşayın burda susuz elektriksiz çamur içinde..." dediğini? Ya da kendinizi sıyırıp geldiğiniz o küçük kentlerden sonra sokakta tanımadığınız yüzler görme şansını özgürlük sanıp da istanbulun arka sokaklarında kendinizi kaybetmenizi de size istanbul mu söyledi? televizyonda gördüğünüz yalan yanlış hayatlara özenip kendiniz olmaktan çıkmayı size o mu söyledi?iyice düşünmek lazım kim kimin saflığını kimden aldı?
Bence tek sorun insanlara dayatılmakta olan güzellik anlayışında. farklı olanı sevmemek bizim eksikliğimiz. İstanbul güzel diye diğer şehirlerin de güzel olabilmek için onun gibi olması gerekmiyor. Ya da istanbul güzel diye herkesi koşup onunla yaşaması da gerekmiyor. Yani bir kadın güzel diye bütün kadınların ona benzemesi gerekmediği gibi ya da bütün erkeklerin o kadına aşık olması gerekmediği gibi. Eğer iyisi ve kötüsüyle bir kenti sevmenin nasıl bir şey olduğunu bilebilseydik kimse bırakıp yaşadığı şehri istanbula koşup gelmezdi. Mesela istanbula hiç benzemese de mardinin de ne kadar güzel bir şehir olduğunu görebilmek gerekmez mi? Havasındaki farkıi topraklarını tarihini sevmek gerekmez mi? Kuraklığına rağmen, sıkıntılara rağmen onun için orada kalıp savaşmak gerekmez mi? Bu kaçış bu kolaycılık nereye kadar devam edebilir ki? (Mardin sadece bir örnekti. kendim gördüğüm ve çok etkilendiğim için yazmak istedim. diğer birçok şehir de örnek verilebilir tabi)
Demek istediğim bir şehri sevdiğimizi iddia ederken onun kartpostal görüntülerini hayranlıkla anlatıp diğer kısımlarını yok saymak, ya da onlara lanetler yağdırmak bence ikiyüzlülüktür, koşullu sevgidir ve herkes bilir ki sevginin koşulları olmaz. Zaten istanbulu sevmek de karşılıksız aşk gibidir. senin onu sevmende, onu severken çektiğin acıda da, duyduğun hazda da hiç bir suçu ya da katkısı yoktur.
bana gelince ben istanbulu 8 yaşımdan beri koşulsuz her haliyle çok ama çok seviyorum. istanbul'un da bunu bildiğini biliyorum ve istanbulun "çirkin yüzü"ne lanetler yağdıran insanlara gaziosmanpaşa, balat, sulukule gibi semtleri gezip öteki yüzünde de herşeye rağmen mutlu olabilen insanları ziyaret etmelerini şiddetle tavsiye ediyorum.
here i am, on the road again
there i am, up on the stage
here i go, playing star again
there i go, turn the page...
|
|
Yazar |
|
dawn
Kayıt: 12.06.2008 |
|
blaupunkt yazdi | Aslında İstanbul'u sevmek tam da böyle bir şey. senelerce kimler geldi geçti buradan, kimler kabul edildi kimler kovuldu. kimler iz bıraktı ve kimler unutuldu...Bence sadece güzel boğaz manzarası, moda sahillerinde şarap içebilme keyfi, bol atraksiyonlu istiklal caddesi, vapur seferleri ve daha bir çok güzel yanı için istanbulu sevmek bir kadına sadece çok güzel olduğu için aşık olmak gibi bir şey. Ve olumsuz yönlerini görünce istanbula sayıştırmak ve onun "çirkin yüzü"nden bahsetmek de, karşınızda duran kusursuz güzelliğin de bir insan olduğunu, hatalar yapabildiğini anladığınızda arkanızı dönüp gitmek gibidir. Böyleleri bence güzel olmayan bir kadına aşık olamazlar ve hatta aşk ne yazıkki görsellikten öteye gidememiştir onlar için.
oysa zaten bu "çirkin yüzü" denilen sorunlarda istanbul'un ne kadar sucu vardır ki. tam tersine beğeniyi aşk zanneden hasta ruhlu aşıklar yapmıştır bunu istanbula. neden ben de bir parçasına sahip olmuyorum bu güzelliğim diyen gelmiştir sonrasını düşünmeden. kim duymuş istanbulun "bırakın köylerinizin doğallığını, temizliğini manzarasını, gelin eteklerime yapın çirkin gecekondularınızı, yaşayın burda susuz elektriksiz çamur içinde..." dediğini? Ya da kendinizi sıyırıp geldiğiniz o küçük kentlerden sonra sokakta tanımadığınız yüzler görme şansını özgürlük sanıp da istanbulun arka sokaklarında kendinizi kaybetmenizi de size istanbul mu söyledi? televizyonda gördüğünüz yalan yanlış hayatlara özenip kendiniz olmaktan çıkmayı size o mu söyledi?iyice düşünmek lazım kim kimin saflığını kimden aldı?
Bence tek sorun insanlara dayatılmakta olan güzellik anlayışında. farklı olanı sevmemek bizim eksikliğimiz. İstanbul güzel diye diğer şehirlerin de güzel olabilmek için onun gibi olması gerekmiyor. Ya da istanbul güzel diye herkesi koşup onunla yaşaması da gerekmiyor. Yani bir kadın güzel diye bütün kadınların ona benzemesi gerekmediği gibi ya da bütün erkeklerin o kadına aşık olması gerekmediği gibi. Eğer iyisi ve kötüsüyle bir kenti sevmenin nasıl bir şey olduğunu bilebilseydik kimse bırakıp yaşadığı şehri istanbula koşup gelmezdi. Mesela istanbula hiç benzemese de mardinin de ne kadar güzel bir şehir olduğunu görebilmek gerekmez mi? Havasındaki farkıi topraklarını tarihini sevmek gerekmez mi? Kuraklığına rağmen, sıkıntılara rağmen onun için orada kalıp savaşmak gerekmez mi? Bu kaçış bu kolaycılık nereye kadar devam edebilir ki? (Mardin sadece bir örnekti. kendim gördüğüm ve çok etkilendiğim için yazmak istedim. diğer birçok şehir de örnek verilebilir tabi)
Demek istediğim bir şehri sevdiğimizi iddia ederken onun kartpostal görüntülerini hayranlıkla anlatıp diğer kısımlarını yok saymak, ya da onlara lanetler yağdırmak bence ikiyüzlülüktür, koşullu sevgidir ve herkes bilir ki sevginin koşulları olmaz. Zaten istanbulu sevmek de karşılıksız aşk gibidir. senin onu sevmende, onu severken çektiğin acıda da, duyduğun hazda da hiç bir suçu ya da katkısı yoktur.
bana gelince ben istanbulu 8 yaşımdan beri koşulsuz her haliyle çok ama çok seviyorum. istanbul'un da bunu bildiğini biliyorum ve istanbulun "çirkin yüzü"ne lanetler yağdıran insanlara gaziosmanpaşa, balat, sulukule gibi semtleri gezip öteki yüzünde de herşeye rağmen mutlu olabilen insanları ziyaret etmelerini şiddetle tavsiye ediyorum.
|
Asıl İstanbul'un çirkin yüzüne rağmen mutlu olabilen insanlar hayata karşı ikiyüzlüdür bence. Hayattan ne istediğini bilmemektir bu. Bir kadına güzel olduğu için aşık olma konusunda yazdıklarına da kesinlikle katılmıyorum. Güzellik insanın ruhuyla alakalıdır ve neyin, kimin güzel olduğu kişiden kişiye değişir. İstanbul'da umduğunu bulamayıp üzerine hayatının kötüye gittiğini görenler bu şehre lanet yağdırmakta sonuna kadar haklıdır. Ben İstanbul'u sevmeyenlerin mecbur olmasalar bu şehirde kalacaklarını asla düşünmüyorum. Ve insanı bozanın şehir olduğunu savunuyorum. Şehir dememden kasıt, İstanbul'un kendisi değil, İstanbul'u bu hale getiren insanların oluşturduğu şehir. Yani bence tek sorun bu şehrin adam gibi bir yaşam şehri haline gelememiş olması. Şehri bozan insan, insanı bozan şehir... Öyle bir kısır döngüdür ki, anlat anlat bir yere varılmaz...
when the smoke is going down
|
|
Yazar |
|
blaupunkt
Kayıt: 02.09.2007 |
|
dawn yazdi | blaupunkt yazdi | Aslında İstanbul'u sevmek tam da böyle bir şey. senelerce kimler geldi geçti buradan, kimler kabul edildi kimler kovuldu. kimler iz bıraktı ve kimler unutuldu...Bence sadece güzel boğaz manzarası, moda sahillerinde şarap içebilme keyfi, bol atraksiyonlu istiklal caddesi, vapur seferleri ve daha bir çok güzel yanı için istanbulu sevmek bir kadına sadece çok güzel olduğu için aşık olmak gibi bir şey. Ve olumsuz yönlerini görünce istanbula sayıştırmak ve onun "çirkin yüzü"nden bahsetmek de, karşınızda duran kusursuz güzelliğin de bir insan olduğunu, hatalar yapabildiğini anladığınızda arkanızı dönüp gitmek gibidir. Böyleleri bence güzel olmayan bir kadına aşık olamazlar ve hatta aşk ne yazıkki görsellikten öteye gidememiştir onlar için.
oysa zaten bu "çirkin yüzü" denilen sorunlarda istanbul'un ne kadar sucu vardır ki. tam tersine beğeniyi aşk zanneden hasta ruhlu aşıklar yapmıştır bunu istanbula. neden ben de bir parçasına sahip olmuyorum bu güzelliğim diyen gelmiştir sonrasını düşünmeden. kim duymuş istanbulun "bırakın köylerinizin doğallığını, temizliğini manzarasını, gelin eteklerime yapın çirkin gecekondularınızı, yaşayın burda susuz elektriksiz çamur içinde..." dediğini? Ya da kendinizi sıyırıp geldiğiniz o küçük kentlerden sonra sokakta tanımadığınız yüzler görme şansını özgürlük sanıp da istanbulun arka sokaklarında kendinizi kaybetmenizi de size istanbul mu söyledi? televizyonda gördüğünüz yalan yanlış hayatlara özenip kendiniz olmaktan çıkmayı size o mu söyledi?iyice düşünmek lazım kim kimin saflığını kimden aldı?
Bence tek sorun insanlara dayatılmakta olan güzellik anlayışında. farklı olanı sevmemek bizim eksikliğimiz. İstanbul güzel diye diğer şehirlerin de güzel olabilmek için onun gibi olması gerekmiyor. Ya da istanbul güzel diye herkesi koşup onunla yaşaması da gerekmiyor. Yani bir kadın güzel diye bütün kadınların ona benzemesi gerekmediği gibi ya da bütün erkeklerin o kadına aşık olması gerekmediği gibi. Eğer iyisi ve kötüsüyle bir kenti sevmenin nasıl bir şey olduğunu bilebilseydik kimse bırakıp yaşadığı şehri istanbula koşup gelmezdi. Mesela istanbula hiç benzemese de mardinin de ne kadar güzel bir şehir olduğunu görebilmek gerekmez mi? Havasındaki farkıi topraklarını tarihini sevmek gerekmez mi? Kuraklığına rağmen, sıkıntılara rağmen onun için orada kalıp savaşmak gerekmez mi? Bu kaçış bu kolaycılık nereye kadar devam edebilir ki? (Mardin sadece bir örnekti. kendim gördüğüm ve çok etkilendiğim için yazmak istedim. diğer birçok şehir de örnek verilebilir tabi)
Demek istediğim bir şehri sevdiğimizi iddia ederken onun kartpostal görüntülerini hayranlıkla anlatıp diğer kısımlarını yok saymak, ya da onlara lanetler yağdırmak bence ikiyüzlülüktür, koşullu sevgidir ve herkes bilir ki sevginin koşulları olmaz. Zaten istanbulu sevmek de karşılıksız aşk gibidir. senin onu sevmende, onu severken çektiğin acıda da, duyduğun hazda da hiç bir suçu ya da katkısı yoktur.
bana gelince ben istanbulu 8 yaşımdan beri koşulsuz her haliyle çok ama çok seviyorum. istanbul'un da bunu bildiğini biliyorum ve istanbulun "çirkin yüzü"ne lanetler yağdıran insanlara gaziosmanpaşa, balat, sulukule gibi semtleri gezip öteki yüzünde de herşeye rağmen mutlu olabilen insanları ziyaret etmelerini şiddetle tavsiye ediyorum.
|
Asıl İstanbul'un çirkin yüzüne rağmen mutlu olabilen insanlar hayata karşı ikiyüzlüdür bence. Hayattan ne istediğini bilmemektir bu. Bir kadına güzel olduğu için aşık olma konusunda yazdıklarına da kesinlikle katılmıyorum. Güzellik insanın ruhuyla alakalıdır ve neyin, kimin güzel olduğu kişiden kişiye değişir. İstanbul'da umduğunu bulamayıp üzerine hayatının kötüye gittiğini görenler bu şehre lanet yağdırmakta sonuna kadar haklıdır. Ben İstanbul'u sevmeyenlerin mecbur olmasalar bu şehirde kalacaklarını asla düşünmüyorum. Ve insanı bozanın şehir olduğunu savunuyorum. Şehir dememden kasıt, İstanbul'un kendisi değil, İstanbul'u bu hale getiren insanların oluşturduğu şehir. Yani bence tek sorun bu şehrin adam gibi bir yaşam şehri haline gelememiş olması. Şehri bozan insan, insanı bozan şehir... Öyle bir kısır döngüdür ki, anlat anlat bir yere varılmaz... |
Benimle aynı şeyleri söyleyip bana katılmaman sahiden ilginç. Ben de insanın güzeliğinin içinde olduğundan bahsediyorum ve istanbulu kötü hale getirenlerin insanlar olduğunu söylüyorum zaten. Ama mecburiyet konusunda da sana katılmıyorum. Mecburiyetlerimizi biz yaratıyoruz. Kendi hayatımızın kontrolü bizden başka kimsenin elinde değil. Bütün olumsuz şartlara rağmen mutlu olabilen insanlar iki yüzlü değil umutlu insanlardır. Hayattan ne istediğini tam anlamıyla bilir ve kendilerine geleceğine inanırlar. Bu noktada da aradaki geçiş sürecinde mutsuz olmak için bir sebep görmezler. Tamamen bakış açısıyla düşünce yapısıyla alakalıdır ve bence kendi tercihlerinin kabahatini bir şehre ya da sözde mecburiyetlerine atanlardan çok daha gerçekçi, sabırlı, mutlu ve neticede başarılı insanlardır. Daha fazlasını ararken sahip olduklarını yitirmemiş kişilerdir.
Güzellik tabiki insanın içindedir ama sadece bakarak göremezsin insanın içindeki güzelliği. Göreceli olan bir kavramı tartışmak tabi ki yersiz ama demek istediğim yaratılan klişe güzellik anlayışı ve onun ardından gitmek. Biraz düşününce neden bahsettiğimi anlayacağını umuyorum. Haberlere, televizyona göz gezdirip, interneti karıştırmak ve güzel diye kimlere dediklerine bakmak yeterli olur sanırım anlatmak istediklerime.
here i am, on the road again
there i am, up on the stage
here i go, playing star again
there i go, turn the page...
|
|
Yazar |
|
crossfire
izmir
Kayıt: 20.07.2008 |
|
Bence ne yazarsanız yazın aynı noktaya varamayacaksınız.
robotum, robotsun, robot
|
|
|
|
-
Del.icio.us
-
Digg
-
Facebook
-
Furl
-
Google
-
Blink
-
Simpy
-
Spurl
-
Y! MyWeb
|
|
| | | |