Konuyu görüntüle
IUCODERS FORUM > Genel > Gündem > o?lum ?SRA?L biraz sessiz oyna
Yazar
the tmt


avatar
Eis tin poli
Kayıt: 08.01.2006
01.09.2006-17:10 #9657
kellad yazdi
 
Nisâ(*) Sûresinin 92 . Ayetinde
Bir müminin bir mümini öldürmesi olacak şey değildir. Ancak yanlışlıkla olması başka. Kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse bir mü’min köleyi azad etmesi ve bağışlamadıkları sürece ailesine diyet ödemesi gerekir. (Öldürülen kimse) mü’min olur ve düşmanınız olan bir topluluktan bulunursa, mü’min bir köle azad etmek gerekir. Eğer sizinle kendileri arasında antlaşma bulunan bir topluluktan ise ailesine verilecek bir diyet ve mü’min bir köle azad etmek gerekir. Bunlara imkan bulamayanın, Allah tarafından tövbesinin kabulü için iki ay ardarda oruç tutması gerekir. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.



El Kaide istanbul saldırılarında onlarca müslümanı öldürdü?????



Ve ayrıca vakt-i zamanında türkiye'de aleviler katledilmedi mi?Şiilik de alevilik değil mi zaten?


Ayrıca her Müslüman mümin, her mümin de aklı başında olacak diye birşey mi var?

Ve hatta kendini mümin olarak tanımlayan ve başkaları tarafından da mümin olarak görülenlerin gerçekten de mümin oldukları ne kadar kesindir?

Lübnan'a israil bomba yağdırırken neden suudi arabistan, ürdün, mısır lübnan'a destek vermedi?E çünkü lübnan'da saldırıya uğrayanlar şii, diğerleri sünni idi.


E keza İran-Irak savaşı sadece kışkırtma ile mi çıktı yoksa Sünni Saddam yönetimi ile Şii Hatemi yönetiminin bir savaşı mı idi?


Evet efendim Müslümanlık mezheplerinde de kavga çatışma gürültü patırtı vardır. Hep olmuştur, ve olacaktır da. (bkz. Katolik-Ortodoks kavgası since Haçlı Seferleri)






Toufektsioupoli









Yazar
kellad


avatar
istanbul
Kayıt: 21.01.2006
01.09.2006-17:54 #9659
Yakınmalarında haklısın kardeşim. Maalesef müslümanlar arasında savaşlar oldu belki olacaktır da. Ancak Kur'an da bu yasaklanmış ve müslümanlığa tamamen aykırı. Hiç bir hak mezhep diğer bir mezheple kavgayı emretmez. Mezhepler müslümanlar için bir kolaylık ve çeşitliliktir. Ancak bazı sapık mezhepler var ki onlar müslüman kabul edilmiyor. Şiilik ve alevilik benzer olmasına rağmen aynı değildir. Hatta alevilikten kopmuş sapık akımlar da var.

Şiiler ve sünniler kardeştir birlikte ve birbirlerinin imamlarıyla namaz kılarlar. Aralarında mezhep nedeniyle bir düşmanlık yoktur. Ancak müslümanlar arasında da diğer insanlar gibi siyasi nedenlerle düşmanlıklar var ne yazık ki.

Ayrıca Müslümanlıktaki mezhep anlayışı Hristiyanlıktan çok farklı.

http://www.diyanet.gov.tr/turkish/duyuru.asp?id=93
Aşağıdaki yazı bu adresteki yazıdan bir alıntıdır.

Din ile geleneğin birbirinden tefrik edilememesi, dolayısıyla dini yorum farklılıklarının anormal görülmesi problemi.
Halkımız arasında oldukça yaygın dile getirilen bir görüş var. Deniliyor ki, dinimiz bir, kitabımız bir,peygamberimiz bir. O halde neden dini meselerlerde görüş ayrılığı ortaya çıkıyor?Neden müslümanlar farklı farklı mezhep ve meşreplere ayrılmışlardır? Hayretle sorulan bu sorular, aynı zamanda bundan duyulan rahatsızlığı ifade için de dile getirilmektedir. Çünkü insanlar bundan rahatsızdırlar. İki yönden rahatsızdırlar. Birincisi, bu durum, birden fazla görüşün içinden seçme yapma gibi kendilerine bir sorumluluk yüklemektedir. Bu da zor ve zihinsel bir gayreti gerektirmektedir. İkincisi ise ihtilaf ve görüş ayrılıkların gerçek mahiyeti kavranamayınca, bu rahatsızlık vermekte ve insanı zihnen huzursuz etmektedir. Düz mantıkla bakıldığında, insanların yönelttiği bu sorular makul ve samimi gözükmektedir. Evet, Allah’ı bir, peygamberi bir, kitabı bir olan insanlar dini konularda neden görüş ayrılıklarına düşmektedirler?


Esasen bu sorular; insanların akıl kabiliyetlerinin, benzer sorunlar karşısında benzer çözümlere ve sonuçlara varacağı varsayımına dayanır ki, bu fen ve tabiiat bilimleriyle alakalı konularda doğrudur. Ancak sosyal, ahlaki ve dini meseleler söz konusu olduğunda bu varsayım aynı derecede doğru kabul edilmez.


Zira insanlar dini ve ahlaki meseleler karşısında, her zaman aynı düşünmezler. Bu alanlarda fikir birliği daha az ve daha zor olur. Nitekim tarih boyunca insanların ahlaki, hukuki, dini ve siyasi kanaatlerinin farklı olduğu görülmüştür. Çünkü insan aklı, sürekli belli bir tarihsel ve toplumsal yapıya göre (konteks) muhteva kazanmaktadır. Akıl, insanın içgüdülerinden bütünüyle bağımsız değildir. Diğer taraftan düşünce ve akıl, insanda bilgi seviyesine göre etkin olur. Bilgi seviyesi de, insandan insana farklı olacağına göre,farklı düşünceler de kaçınılmaz olacaktır. İslam’ın farklı şekillerde algılanmasının temelinde de bu gerekçeler yatmaktadır.


Vahiy aracılığı ile bütün insanlara gönderilen dinin özünü, insanın yüce yaratıcı, kendisi, tabii ve sosyal çevresiyle olan ilişkileri düzenleyen ezeli ilkeler teşkil etmektedir. Bu evrensel ilkelerde çağlar boyuca herhangi bir değişiklik olmadığı gibi, bu konularda görüş ayrılığına da pek düşülmemiştir. İnsanlar bu ilkelerden hareketle her dönemde içinde bulundukları şartlara ve zamana göre kendilerine uygun uygulama şekilleri geliştirmişlerdir.


İşte tam bu noktada vahiy tarihi boyunca ortaya çıkmış olan din ile, insanların din anlayışları birbirinden ayrılmaktadır. Din; inanç, ibadet ve ahlak ilkelerinden ibaret olup, kıyamete kadar değişmeden varlığını koruyacak olan kutsal bir olgu iken, din anlayışı dinin ilkelerinin insanlar tarafından anlaşılma şekilleridir. Dolayısıyla din anlayışı mahiyet itibarıyla beşeri nitelik taşımakta, ve kutsallık taşımamaktadır. Din anlayışının din ile özdeşleştirilmesi, hem dinin evrenselliğine aykırıdır, hem de insan gerçeğine aykırıdır. Dinin anlaşılma biçimlerinin, dinle özdeşleştirilmesi elbette doğru değildir. 14 asırlık İslam tarihinde görülen mezhepler, İslam’ın farklı algılama tezahürleri olarak kabul edilmelidir.







Decompiling the code of universe.
Listening the cosmic background radiation.
Swimming in Inter Stellar Medium.
1 2 3
Del.icio.us
Digg
Facebook
Furl
Google
Blink
Simpy
Spurl
Y! MyWeb