Yazar |
|
krykts
Kayıt: 14.01.2006 |
|
(kaynak:http://www.ceturk.com/makaleoku.asp?id=100)
Ülkemizde binlerce bilgisayar mühendisi var ve her geçen yıl bu sayı hızla artıyor.Bilgisayar mühendisliği öğrencileri ise başarılı,gelecek vaat eden gençler.İnsanların hedeflerinin geleceklerini tayin ettiğini düşünürsek,bu gençlerin hedefleri,ülkemizin bilişim sektöründeki yerini belirleyecek.Peki nedir bu hedefler?Bu hedefler ne boyutta,ne kadar doğru,ne kadar yanlış?
Gözlemime göre bu hedefleri aşağıdaki gibi sıralarsak yanlış olmaz.Bu liste çoğu öğrenci için hemen hemen aynı.
Bölümü en kısa sürede bitirmek (alınabilen en iyi notlarla)
Duruma göre yüksek lisans yapmak(evet duruma göre)
Askere gidip gelmek (erkekler için) (mümkünse kısa dönem)
Dolgun ücretli bir iş bulmak(mesela bir bankada)
Yurt dışına gidebilirse gitmek (ücret daha da dolgunsa)
Para kazanıp biriktirmek,araba ve ev gibi yatırımlar yapmak
Maddi ve manevi açıdan doğru zaman geldiğinde evlenmek
Çoluk çocuğa karışmak
Ebeveynlerinin maddi ve manevi ihtiyaçlarını hiçbir zaman ihmal etmemek,onları ve çevreyi memnun etmek
Çalıştığı iş yerinde yükselmeye çalışmak
Emeklilik ve yaşlılık döneminde yetecek maddi imkana sahip olmak
Listeyi aynı çerçevede daha da uzatabiliriz, fakat bu düşünce tarzıyla çerçevenin dışına çıkamayız.Bu hedeflerin bu şekilde belirlenmesinin en önemli sebebi,gençlerin kendilerini güvende hissetmek istemeleri ve bu amaç çapında düşünmeleri.Ben bu güven meselesini ormanda vahşi hayvanlardan kaçmak için ağaca çıkmaya benzetiyorum.Fakat burada durum çok farklı,orman yanıyor!Bir an önce bu yangın söndürülmeli.Biz yanmazsak,çocuklarımız yanacak.
Yukarıdaki örneği biraz açalım.Yangın şudur;Türkiye teknoloji üretemiyor, ithal ediyor.Bu açık ekonomimize yansıyor.Bilgisayar mühendislerine düşen görev ise üretim yapmak, banka gibi yerlere girip mühendislikle alâkası olmayan işler yapmak değil! Eğer bu şekilde devam ederse,dışa bağımlılık daha da artacak,sonraki nesiller hatta bu nesil,çok sıkıntılar çekecek.Acilen teknoloji üretip,ihraç etmek gerek.Fakat bu hedeflerle mi?Hedefleri yukarıdaki gibi olan gençler ülkeyi nasıl kalkındırır?Elbette kalkındıramaz.Bu gençler ancak kendilerini kurtarır(belki de kurtaramaz), gelecek nesil aç kalır.
Gençlerin hedeflerini değiştirmesi lâzım.Günümüzde hedefleri doğru olan bilgisayar mühendisliği öğrencisi oranı yüzde 2-3.Bu oran yüzde 90'lara çıkmalı.Ne kadar çok kişi üretimi hedeflerse o kadar üretiriz.Unutmayalım ki,küçük hedefler asla büyük başarılar getiremez.Bilgisayar mühendisliği öğrencilerinin çoğu hedefsizdir,yukarıda sayılan hedefler,hedef olamaz,eğer hedefler büyük olursa,bu maddeler kendiliğinden gerçekleşir.
Bilgisayar mühendislerinin hedefleri en büyük olmalıdır.Yazılım ve donanım alanında sektör devi Türk şirketleri,Türkiye'de kurulmalı.Bu amaç doğrultusunda çalışılmalı.Dünyada bu amacı gerçekleştiren ülkeler biliniyor.Türk mühendisleri ise hangi şirket daha çok para verirse ona atlıyor.Örneğin yurtdışında bir şirket bilgisayar mühendisine 5 milyar TL maaş veriyor ve kişinin aylık harcaması o ülkede 3 milyar diyelim.Yani aylık 2 milyar net kazanç var.Türkiye'de ise bir Türk şirketi 1 milyar TL maaş veriyor ve kişinin aylık harcaması Türkiye'de 500 milyon TL.Yani 500 milyon net kazanç var.Peki Türk mühendis nereyi seçiyor?Elbette yurtdışını!!!Türk şirketlerinde çalışmanın ne kadar önemli olduğu hiç aklına gelmiyor bile!Yabancı şirkete kazandırdığı milyon dolarlar da cabası.Sonra Türk şirketi batsın,yabancı şirket Türkiye'ye mal ihraç etsin,olacak iş mi bu? Beyin göçüne hayır!Bu göç devam ederse ülke göçüp gidecek.Yurt dışına ancak bilgi ve tecrübe edinmek için gidilebilir,abuk sabuk şirketlerin amelesi olmak için değil!Türkiye'nin yıllarca yatırım yapıp,okuttuğu mühendisler şimdi kime hizmet ediyor?Üç kuruş daha fazla maaş için vatan satılır mı?Ülkenin kurulmasında hangi mühendisin emeği var?Hepimizin ataları can vererek kurmadı mı bu ülkeyi?Vatan nasıl bırakılır da yabancı şirketlere hizmet edilir?Bu sorular uzar gider...
Türkiye teknolojisini kendi üretmelidir.Hiç kimse gelip Türkiye için teknoloji falan üretmez.Bilgisayar mühendisleri öğrencileri üzerlerine düşen sorumluluğu iyi kavramalıdır.Tarihe kara bir sayfa olarak geçmeyi istemiyorlarsa,hedeflerini iyi belirlemeliler.Bahsedilen hedeflerin gerçekleşemeyeceğini düşünenler olabilir fakat hiçbir zorluk bahane olamaz,olmamalıdır.Bahanesi olanlar,inanmayanlardır.Türk milletinin en büyük özelliklerinden biri yoktan var edebilmesidir.
Türkiye'yi teknoloji alanında olması gereken yere getirmek başarı olarak kabul edilemez, bu bilakis bir görevdir.Görevini yapmamanın verdiği vicdan azabıyla ölmek istemeyenler,ellerini taşın altına soksun.
Güneşi tekrar doğudan doğurtmak dileğiyle...
|
|
Yazar |
|
ogencay
Istanbul
banlandı
Kayıt: 02.03.2006 |
|
Mühendislik bu olmalı
There`s No Place Like 127.0.0.1
|
|
Yazar |
|
clairvoyant
Antalya
Kayıt: 05.05.2006 |
|
Benim hedefim bir koyun sürüsüne katılmak değil! Her zaman üretmek istemişimdir. Belki en son çarem o listedeki gibi bir yaşantı sahibi olmak!
Let`s make this world a better place to live !
|
|
Yazar |
|
reccae
istanbul
banlandı
Kayıt: 15.02.2006 |
|
kim yazmış bu yazıyı bilmiyorum
ama ülkenin kurtuluşunu bilgisayar mühendislerinin sırtına yüklemiş adam resmen
yazıda da kendinden hayli emin satırlar var
|
Günümüzde hedefleri doğru olan bilgisayar mühendisliği öğrencisi oranı yüzde 2-3.Bu oran yüzde 90'lara çıkmalı. |
sayım mı yapmış acaba
% 2-3 derken
yada bizim ne düşündüğümüzü gerçekten biliyo mu
her üniversite öğrencisi gibi bizde eğlenmek isteriz gezeriz tozarız vakit öldürürüz
üniversitenin bitmesine doğru ekonomik özgürlüğümüz için bi iş bulmaya çalışırız
ayrıca kim 15 ay askerlik yapmak isterki
acemi er olarak askerlik yapıp memleketi mi kurtaracaz
avrupaya gitmekten bahsetmiş
kim aynı işi yapıp daha fazla para kazanmak istemezki
ayrıca türkiyede pek çok üniversite ingilizce eğitim veriyo
ben de elimd ki bu imkanı değerlendirmek isterim tabi ki
evlenmek için hiç bieşy demeyecem valla
kendisi 70 yaşına kadarbekar hayatı sürecek heralde
bunların bence hiçbiri sorun değil
o zaman eksik nerde
onu da bi arkadaş anlatıversin bari
insa ettigim binanin cimentosu kelâm
|
|
Yazar |
|
ssakinmaz
Istanbul
Kayıt: 20.01.2006 |
|
Gözlemime göre bu hedefleri aşağıdaki gibi sıralarsak yanlış olmaz.Bu liste çoğu öğrenci için hemen hemen aynı.
Bölümü en kısa sürede bitirmek (alınabilen en iyi notlarla)
Duruma göre yüksek lisans yapmak(evet duruma göre)
Askere gidip gelmek (erkekler için) (mümkünse kısa dönem)
Dolgun ücretli bir iş bulmak(mesela bir bankada)
Yurt dışına gidebilirse gitmek (ücret daha da dolgunsa)
Para kazanıp biriktirmek,araba ve ev gibi yatırımlar yapmak
Maddi ve manevi açıdan doğru zaman geldiğinde evlenmek
Çoluk çocuğa karışmak
Ebeveynlerinin maddi ve manevi ihtiyaçlarını hiçbir zaman ihmal etmemek,onları ve çevreyi memnun etmek
Çalıştığı iş yerinde yükselmeye çalışmak
Emeklilik ve yaşlılık döneminde yetecek maddi imkana sahip olmak
Adamın bu kadar hedefi var daha napsınnnn
Zoru severim, imkans?z vakit al?r..
|
|
Yazar |
|
halil
Kayıt: 01.01.2006 |
|
yazının büyük kısmına katılablirim ama bazı yerler abartılı yorumlar içeriyo , bide gaza gelmiş baya , vatanı satma lafları falan etmiş , o kadar da değil ...
2 ay işsiz kalsın görürüm ben onu ...
....
|
|
Yazar |
|
history
Er Diyari
Kayıt: 04.08.2006 |
|
Olayın daha realistik acıdan bir degerlendirmesi bence su yazıdan daha iyi anlasılıyor. Bireyler dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar kendi ülkeleri için birşey yapabilirler. Ama Türkler kısa yoldan para kazanma hayali ile dünyaya geldiklerinden, ne para kazanabiliyolar ne de degerlerini koruyabiliyorlar. O yüzden de çoğumuz aç kalmaya mahkumuz.
YAzı şöyle; bir internet sitesinde gördüm:
Bilişim anıları alıntı....
Benim adım John Smith, ama bana Can Simidi diyorlar buralarda... Bir iş teklifiyle, kentim Seattle' ı bıraktım ve Türkiye' ye geldim. Seattle, Amerika' nın kuzeyinde, iş ve kent yapısı olarak küçük bir NewYork'tur. İyi bildiğim dört beş dilden biri Türkçe sayılır, iyi konuşurum, ama pek yazamıyorum, imla hataları için beni forgive me- yani affedersiniz.
Türklerle anlaşmakta çok zorluk çekmiyorum, ama Türkleri ANLAMAKTA zorluk çekiyorum. Yanlış anlamayın, öpüşerek selamlaşmaları ya da yerel adetler dahil, anlamadıklarım, başka şeyler... Teknoloji bölümüne yönetici olarak geldiğim şirkette ilginç şeyler görüyorum. Örnek olarak, time management-
zaman yönetimi semineri düzenliyoruz şirkette.İlginç bir sekilde herkes zamansızlıktan şikayet ederek gitmiyor seminere. Tıpkı hükümetiniz gibi enflasyonu düşüreceğiz diyerek durmadan fiyatları increase yapıyorlar, nasıl diyorlar artırıyorlar. Enflasyonu indirmek için fiyatları artırmak pek rastlanmadık! bir olay dünyada. Şirketteki tek ilginç şey bu değil tabii ki.İlk geldiğim gün iyice şaşırmıştım. Benimle global bir head hunter -sizin burada beyin avcısı diyorlar- Seattle'da görüştü.İşi, maaşı anlattı ve böylece geldim.
Utanmadan söyleyeceğim, ben dünyaca bilinen birkaç projeye imza atmış, tanınmış bir uzman ve proje yöneticisiyim. Uçaktan inince, şirketin görevlileri beni direkt olarak şirkete götürdüler. Beni yönetim
kuruluyla tanıştırdılar. Toplantı sürerken Mr.President birden söz aldı, Başkan benim işimi nasıl yapmam gerektiği konusunda uzun bir konuşma yaptı, açıkçası şok olmuştum. Şirketin başkanı madem bu kadar bilgili ve uzmandı niçin beni taa Amerikalardan getirtmişlerdi? Ayrıca presidentin başka işi yok muydu?
Turkish stil iş anlayışı böyle herhalde. Kadınlara benziyor,mantığını anlamak için mantıklı düşünmek anlamsız. Bir de takım çalışması çok garip. Hani İngilizler diyor ya "Deve, bir takım tarafından tasarlanmış bir attır". Sanırım bu takımlardan çok var, Türkiye'de... Türkish stil "dream teamler". Herkes o kadar kendine odaklı ki, işleri kendi istediği tarafa çekiyor, ortak inandıkları bir şeyleri, hedefleri yok. Gelecekle de pek ilgilenmiyorlar, istedikleri tek şey bugünü olduğu gibi sürdürmek.
Haberlerde, iş dünyasında ve siyasetçilerde hep aynı söz "İSTİKRAR". İstikrar, "in English stabilite" demektir ve herkesi korkutur. Bunu anlıyorum işte, Türkler tarih boyunca korkusuz olmuşlar, korkusuzca istikrar istiyorlar, bu onlar için bir challenge yani... nasıl diyorlar meydan okuma...ama yine ilginç bir şekilde değişim istemiyorlar.Değişim onlar için bir challenge değil. Akdeniz -Mediterane Havası Dil kursuna giderken bütün dünyanın "Orta (med) Deniz-Mediterane" dediği yere Türkler niçin "Ak Deniz" diyordu onu da anlamamıştım. Belki de kuzeylerindeki denize Karadeniz dediklerinden... Onlar için bir şey kara ise diğeri de karadır, ara renkler ve ince ayrımlar pek olmuyor. Türklerde... Belki de mediterane havasından diyorlar Akd! eniz! Akdeniz- Mediterane' de kıyısı olan bütün ülkelere bir rehavet hakimdir. İtalya, Yunanistan, Fransa, Tunus, Cezayir ya da Türkiye'nin kıyı insanları nedense davranış olarak birbirine benziyor. Genelde az çalışıp çok tüketiyorlar ya da uyuyorlar. Türkler slang-argo da nasıl diyorlar işleri pek "sallamıyorlar". Method, teknik ya da disiplin onlara yabancı kavramlar. Biz Amerikalılarsa bunlar olmadan iş
yapamayız.
Bir işi başarmak için method ve bilgi gerekir. Bu ikisi de yetmez, hard-working olmak yani çok çalışmak gerekir. Türklerde bunu pek göremiyorum, ama yine de bir şeyler üretiyorlar. Son dönem yönetim literatürü deneme ve hatalardan öğrenmeye çok yer veriyor. Belki de Türkler sürekli bunu kullanarak survive ediyorlar, nasıl derler ayakta kalıyorlar, ama pek öğrenmiş görünmüyorlar. Herkes konuşuyor Türkler bir işi kötü yapmaya karar verirlerse onun üstüne çok konuşuyorlar. Örneğin, futbol kötü olsun istiyorlarsa, onun üstüne çok konuşuyorlar, herkes konuşuyor, öğrendim ki! ülke Presidenti Demirel slogan koymuş "Konuşan Türkiye" diye. Şirkette de başımıza geldi, örnek benim konumda. Herkes konuşuyor, ben susuyorum.
Herkes konuşurken uzman da konuşursa, herkes kendini uzman sanar çünkü.Deprem sonrasında burdaydım. Herkes konuştu, ama hiçbir şey yapmadı. İşte böyle, Türkler ilginç işte, çok konuştukları şeyi kesinlikle iyi yapmıyorlar. Dünyada ise kamuoyunun gündemine gelen konular halledilir, sanırım Türkler bir şeyi halletmek istemedikleri zaman hemen başlıyorlar konuşmaya. Çok konuşulan konulardan biri de değişim. Herkes birileri değişsin diyor ama kendisini değiştirmek isteyen henüz görmedim. Öyle ilginç ki humor-fıkra gibi. Mesela bizim şirkette müşteri odaklılık programları geliştiriyorlar, ama bütün çalışmaların odak noktası yine bizim şirket. Örnek, broşhürümüze bakıyorum, ilk sayfada patronun ve diğer üst
yöneticilerin resimleri. Eğer müşteri odak noktası olsaydı, broşürün baş sayfalarına müşteri resimleri koyarlardı. Şirkette müşterilerin beklemesine ayrılan yer altı metrekare, patronun odası yüz elli metre kare. İşte size, Turkish stil müşteri odaklılık.
I.U. Tarih Bolumu 3. S?n?f
|
|
Yazar |
|
tommyknocker
Istanbul
Kayıt: 09.02.2006 |
|
abi bu yazlıklarının hepside doğru.Yani neredeyse tüm düşüncelerimi sıralamışsın ama zanetmiyorum ki her ülkenin bilgisayar mühendisleri senn dediin gibi olsn.Adamlar kuralına göre oynuyo bilgisayar mühendisi(annattın gibi) yetiştirmiyo toplamanın bi yolunu bulup kaliteyi yükseltiyo ama yine de yazının birçok kısmına katılmadan edemem keşke böyle hissetmeseydim ama aynı o hedeflerdeki gibi hissediyorum
Those were the days guys...
|
|
Yazar |
|
tommyknocker
Istanbul
Kayıt: 09.02.2006 |
|
History kardeş yukarıdaki yazından hemen sonra hbersiz attım emsajımı ama okuyunca bizim sabri hocanın ingilizcemsi türkçesini anımsattı bana sanki yazan aslında ana dili ingilizce olan ama türkçede bunu hissttirmeye çalışan biri.(Tabii bunnar şaka sadece aklıma geldi özür...)
Those were the days guys...
|
|
Yazar |
|
history
Er Diyari
Kayıt: 04.08.2006 |
|
tommyknocker yazdi | History kardeş yukarıdaki yazından hemen sonra hbersiz attım emsajımı ama okuyunca bizim sabri hocanın ingilizcemsi türkçesini anımsattı bana sanki yazan aslında ana dili ingilizce olan ama türkçede bunu hissttirmeye çalışan biri.(Tabii bunnar şaka sadece aklıma geldi özür...) |
Yok aslına bakarsan sana hak veriyorum biraz, çünkü ben de ilk okuduğumda öyle hissettim. Sanki bu yazılanları bir Türk yazmış gibi geldi bana. Bir de isim vermesi biraz saçma geldi, çünkü ismini verirsen çalıştığın şirketi saklamanın bir anlamı kalmaz, zaten bulurlar seni Burada benim değinmek istediğim, gerçek anlamda Türklerin iş hayatındaki olaylara yaklaşım tarzları. Anlatan Türk ise bile gene de doğru noktaları yakalamış. Örneğin time management toplantısı için kimsenin zaman bulamaması gibi
I.U. Tarih Bolumu 3. S?n?f
|
|
Yazar |
|
history
Er Diyari
Kayıt: 04.08.2006 |
|
Bu arada yazıyı gördüğüm link şu:
http://www.bendevar.com/v3/makale_325.html
Turkish stil müşteri odaklılık
I.U. Tarih Bolumu 3. S?n?f
|
|
|
|
-
Del.icio.us
-
Digg
-
Facebook
-
Furl
-
Google
-
Blink
-
Simpy
-
Spurl
-
Y! MyWeb
|
|
| | | | | | | |