Konuyu görüntüle
IUCODERS FORUM > Duyurular > Diğer > house of the rising sun
Yazar
fealin


avatar

Kayıt: 30.01.2006
02.10.2007-04:38 #28227
Doğan Güneşin Evi

... bir kerhane ezgisi

New Orleans.

Evet; Amerika’dadır, bizden uzaktadır, “bize ne”dir; ama New Orleans bizden, Adana’dan, Çukurova’dan çok da uzağa düşmez. Belki Ceyhan, Seyhan nehirlerinin değil, ama Mississippi Nehri’nin dibindeki pamuk tarlalarındaki ırgatın, kölenin şehridir.

Ezilmişin müziği ve New Orleans birbirinden ayrı düşünülemez. “Doğan Güneşin Evi”nden bahseder “House Of The Rising Sun” şarkısı; geleneksel İngiliz kültüründe, cinselliğin pazarlandığı, bedenlerin kiralandığı evden, yani kerhaneden.

Kerhanedeki kadının ağıtıdır bu şarkı. Blue jean diken terzi bir ananın kızının New Orleans’lı bir kumarbaza, bir ayyaşa aşık olup yoldan çıkışının, ana sözü dinleseymiş evinde olabilecekken, kendisini doğan güneşin evinde, erkeklerin koynunda buluşunun şarkısıdır. Bir ayağı istasyonun platformunda, öbür ayağı New Orleans’a, güneşin ardına giden trende olan bitmişin, tükenmişin, satılmış, pazarlanmış, zincire vurulmuşun; küçük kız kardeşine kendi düştüğü hataya düşmemesi, doğan güneşten uzak durması için yakarışıdır.

Topraklarından sürülmüş, soyu, beli, gururu kırılmış Kızılderili’sinden, pamuk tarlalarındaki siyah derilisine kadar b.ka batmış mahcup bir ulusun hassas noktasına denk gelmiş bir şarkıdır.

Bu şarkının melodisi aslında eskilere dayanan geleneksel bir İngiliz baladıdır. 1920’lerde bir madencinin çelimsiz kızı Georgia Turner tarafından ilk sözleri yazılmıştır. 1940’larda efsane Woody Guthrie ile bugünkü bilinen haline

getirilip tüm kıtaya yayılmıştır. Protest müziğin egemen olduğu 1960lı yıllarda elektro gitarın sihirli akorları ile tanışan bu folk şarkısı özellikle Eric Burdon’lu Animals ile patlamış ve pek çok değişik yorumu ile günümüze kadar gelmiştir. Ancak bu yorumdaki sözler yumuşatılmış, kendisini kerhaneye satan sarhoş sevgilinin yerini kumarbaz baba almış, kız kardeşe yakarış ise tüm analara nasihate dönüşmüştür.

Nedir bu dünya çapındaki yıldızlara, her dönem söyletme ihtiyacı doğurmuş şarkının tılsımı bilinmez. Ama bildiğim, sadece bende, Türkiye’nin Ankara’sında, Bülten Sokak’ta bir zemin dairenin odasında, üzerinde kozalak olan bir bilgisayarında bile “Doğan Güneşin Evi”nin zaman içerisinde sağdan soldan derleyebildiğim yüz otuz altı farklı yorumunun mevcut oluşu. Hem de çoğu duvarlarımızı posterlerinin süslediği, başka bir şarkı söylese de olur sanatçıların yorumları.

Tabii ki baş sırayı Pete Seeger’lı Woodie Guthrie’nin orijinal yorumu alıyor. Arkasından çorap söküğü gibi:

Animals, BB King, Beatles, Blue Grass, Bob Dylan, Bon Jovi, Buster Poindexter, Charlie Byrd, David Allen Coe, Demis Roussos, Dolly Parton, Donna Fargo, Duran Duran, Elvis Presley, Everly Brothers, Gary Glitter, Grateful Dead, Guster, Hank Williams Jr., Jimi Hendrix, Jimmy Nail, Joan Baez, Kingston Trio, London Symphony Orchestra, Marianne Faithfull, Marie Laforet, Miriam Makeba, Mission Blues Band, Nina Simone, Odetta, Peter - Paul & Mary, Rage Against The Machine, Ramblin' Jack Elliott Santa Esmeralda, Scorpions, Sinead O’Connor, Supremes, Tangerine Dream, Ten Years After, Thin Lizzy, Tim Hardin, Tom Petty, Tracy Chapman, Vicky Leandros, Waylon Jennings’in ve buraya yazmadığım doksan sanatçının daha yorumları gelmekte.

Bir bildiğim de, Beatles’ın pek bulunamayan korsan albümü “Black Album”ündekinin bile bulunduğu elimdeki yüz otuz altı ayrı yoruma ilaveten, arşivime henüz girememiş pek çok yorumcunun daha bu şarkıyı söylemekten kendini alamadığı.

Animals’a ait olan tüm zamanların en popüler yorumu, düştüğü doğan güneşin internetinde, pek çok yazıda, şiirde olduğu gibi, altına Pink Floyd, Led Zeppelin, Doors, Rolling Stones, Creedence Clearwater Revival, America,

Mamas & the Papas gibi hiç ilgisi olmayan grupların isimleri, imzaları takılıvermiş olarak da dolaşmaktadır).

Bu evin gerçekten var olduğu, 1862 –1874 yılları arasında St. Louis’de Marianne LeSoleil Levant isimli bir kadın patron tarafından işletildiği söylenmektedir. LeSoleil Levant, Fransızca’da doğan güneş anlamına gelmektedir. Fransızların 1803 de, içinde New Orleans’ıyla tüm Louisiana’yı Birleşik Devletler’e para karşılığında sattıkları düşünülürse, nedir ki bir “madam”ın doğan güneşin evinde, bir terzinin kızını da satıvermesi?

Ezilmişin sesi, duyan kulaklarda, vicdanlı yüreklerde daha derin izler bırakır. Tarladaki kölenin haykırışı “Tom Amca’nın Kulübesi” kitabı nasıl Amerikan Kuzey - Güney Harbi’ni tetikleyen faktörlerden birisi olmuşsa, yataktaki kölenin ezgisine de nesiller ve sözcüleri kayıtsız kalamamıştır.

Hangi şarkı; kerhaneye, güneşin ardındaki dünyasına, zincirlerine dönen ezilmişin şarkısı kadar, kendisine bu kadar çok gönüllü söyleyici bulmuştur? Neden gitar çalmayı öğrenen, ilk bu şarkıyı çalmayı dener; La minörle başlayıp, Do majöre geçtiği arpejinde, gözlerini kapatıp New Orleans’taki doğan güneşin evinden bahseder?

Şu anda üçüncü bin yıldayız. Ama bu miladi takvime göre üçüncü bin yıl. Peki; yazının, ateşin bulunuşuna, taşların cilalanmasına, yontulmasına göre kaçıncı bin yıldayız??

O zamanlardan beri yok mu;

- “küçük kız kardeşime söyleyin, benim yaptığımı yapmasın” diye gözyaşı dökenler?

Şu anda ben bu satırları yazarken, siz bu satırları okurken; berbat da olsa bir anası, bir babası, bir bebeklik, çocukluk dönemi, korkuları, sevinçleri, yıkılmış hayalleri olan bir hatun, belki resmi onaylı vesikasıyla, belki de gizlice, seçmediği birilerine kiralanmıyor mu? 4. Jeolojik devirden beri kiralanıyordu, kiralanıyor; güneş bir daha doğmamak üzere batıncaya dek de kiralanacak.

Bir bildiğim daha var:

İleride, bir başka kuşakta; “Oops, aynı şeyi tekrar yaptım…”, “..sende kaldı, bende kaldı” gibi günümüzün listelerini alt üst eden içi boş şarkılarının yerinde yeller eserken, o kuşağın düş hekiminin, o zamanki iletişim yollarıyla, “Doğan Güneşin Evi”nden ve sekiz yüz otuz altıncı yorumundan bahsediyor olacağı.



Ne kadar ironik bir isim;

“doğan güneşin evi”…



Düş Hekimi Yalçın Ergir

Şarkıyı dinlemek isteyenler: http://www.youtube.com/watch?v=pRV9QCXLtHQ






there is no emotion; there is peace
there is no ignorance; there is knowledge
there is no passion; there is serenity
there is no chaos; there is harmony
there is no death: there is the force
Del.icio.us
Digg
Facebook
Furl
Google
Blink
Simpy
Spurl
Y! MyWeb