Yazar |
|
hcore
Kayıt: 28.01.2006 |
|
FM de gördüğüm Radikal gazetesinde yayınlanan bir yazı.
Yazar Gündüz Vassaf
Radikal Gazetesi: http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=244961
FM: http://serbest.fazlamesai.net/?a=article&sid=4892
20/01/2008 (2826 kişi okudu)
Hocalarınıza yardımcı olun. Yardıma ihtiyaçları olduklarının bile farkında değiller. Üniversitede son yılımda seçmeli bir ders almıştım. Hocası zamanın ABD'deki en ünlü psikologlarındandı. Tek dersini kaçırmadım. İmtihanlardan ve projeden tam not olan 'A' aldım. Dönem sonu notum 'B' geldi. Hocaya nedenini sordum. "Derslerde uyudun" dedi. "Uyumadım, siz uyuttunuz" diye cevap verdiğimi hatırlıyorum.
Gençliğimin haksızlığa sert ve kaba tepkisinin utancını hâlâ taşıyorum. Yoksa bütün iyi niyetlerime rağmen her derste beni gerçekten uyuttu. Monoton sesle konuşan, sınıfta tartışmaya olanak tanımayan kötü bir hocaydı.
Kabahat onun değil.
Üniversite hocaları ders vermesini bilmeden işe başlar. Pedagojiden, psikolojiden bihaberdir. Eğitim sertifikaları yoktur. Doktorasını alan öğrencilikten hocalığa geçer. Sınıfa girer, başlar ders vermeye. Adil bir şekilde nasıl not verilmesi gerektiğinin yöntemlerini bile bilmez.
Üniversite hocaları konularını bilir. Ömür boyu, her yıl değişen öğrencilerinden başka kimse farkında olmadan, meslektaşları dersine girmeden, onların düşüncelerini almadan işini sürdürür. Zaten genellikle tercihi, ders vermekten çok üniversitenin olmazsa olmazı, yayın ve araştırmaya odaklanmaktır. Rönesans'tan sonra İtalya'da kurulan ilk üniversitelerde öğrencilerdi hocalarının maaşını ödeyen, işlerini nasıl yaptıklarını denetleyen. Sonraki yüzyıllarda üniversiteler hiyerarşik bir yapıya büründü. Hocaların, öğrenciler ve eğitim üzerinde kurdukları iktidar 1968'e, totaliter, köhnemiş eğitim anlayışına karşı gelen gençlerin üniversite işgallerine, bir dizi eğitim reformunu zorlamasına kadar sürdü. Öğrenci temsilcileri oy hakkıyla üniversite senatolarına katılmaya başladı. Ders programları, önerileri doğrultusunda zenginleştirildi. Hocaların performansları öğrenciler tarafından anketlerle değerlendirilip üniversite camiasınca paylaşılır oldu.
Günümüzde eski hamam, eski tas.Üniversiteler hem eski hiyerarşik yapılarına döndü, hem de giderek meslek okullarına benzemekte. Hele Türkiye gibi askeri cuntadan kalma totaliter bir sistemle yönetilen üniversitelerde, hocalar rejimin taleplerine uygun sicillerinin olup olmadığına göre de değerlendiriliyor. Popülist nedenlerle ülkenin dört bir yanında açılan gecekondu üniversitelerinde eğitim yetersizliği de eklenince, öğrenciler kurban konumunda. Üniversite özerkliğini, akademik özgürlüğü ihlal eden YÖK gibi bir kurumsa, yıllardır hocalarla birlikte öğrencileri de kışla eğitimine zorlamakta. Her ülkenin elit üniversitelerinde münferit çabalar yok değil. Onlar da futbolcu transferi yapar gibi, nispeten yüksek maaşlarla yayınlarıyla tanınmış (dersleriyle değil) iyi hocaları kapınca, arkada kalanların öğrencilerine ders verme şevki daha da kırılıyor.
Can alıcı soru üniversitelerin yüzyılımızda geleceği. Bilgi aktarımında yeni iletişim teknolojilerinin ağırlık kazanması, kritik düşüncenin korunup geliştirildiği üniversitenin bu en temel işlevini, önümüzdeki yıllarda daha da vazgeçilmez kılacak. Bunun sağlanması büyük ölçüde hocanın 'ders verme dersini' iyi çalışmasına bağlı. Hocalar bu konuda uyarılmadığı, ders verme yöntemlerini geliştirmedikleri takdirde, üniversiteyle birlikte kritik düşüncenin geleceği tehdit altında. Bilgisayar programlarıyla beslenen düşünce sistemimiz 'hep- hiç', 'ya o, ya bu' şeklinde biçimlendiği dijitalleşme sürecine çoktan girdi bile.
http://unerase.blogspot.com/
|
|
Yazar |
|
aslanera
istanbul
Kayıt: 01.06.2006 |
|
hcore yazdi |
Üniversite hocaları ders vermesini bilmeden işe başlar. Pedagojiden, psikolojiden bihaberdir. Eğitim sertifikaları yoktur. Doktorasını alan öğrencilikten hocalığa geçer. Sınıfa girer, başlar ders vermeye. Adil bir şekilde nasıl not verilmesi gerektiğinin yöntemlerini bile bilmez. |
güzel bir yazıydı.aslında hepimizin bildiği şeyler. yukardaki alıntı kısmı bizim okul için farklı biraz.bence bizim okulda asistanlar bazı hocalardan daha anlaşılır bişekilde ders işliyorlar. Sabri Bey bi dersinde sınıfa anlamamaları üzerine "Ben size öğretmek zorunda değilim. burası üniversite ben anlatırım sen nerden öğrenirsen öğren.Ben öğretmen değilim. artık ne dersen deyin anlatmanmı dersiniz okutmanmı dersiniz." demişti. bilemiyorum nekadar haklı nekadar sağlıklı bi yaklaşım.ben de düşünmüşümdür önceleribu hocalar neden pedagojik formasyon almıyorlar diye.
|
|
Yazar |
|
reccae
istanbul
banlandı
Kayıt: 15.02.2006 |
|
aslanera yazdi
sabri hoca bir konuda haklı
ısrarla aynı soruyu 2. 3. sefer sormak lisede bile saçma gelirdi bana. elimizde tonla kaynak varken herşeyin derste öğretilmesini beklemek mantıklı değil.
derste anlatılan konuyu sınıfın yarısı anlasa yeter. bir kısmı da dersten çıkınca öğrenecek. arkadaşına mı sorar kitaba mı bakar yoksa internette mi aarştırır öğrenciyi ilgilendirir ama her öğrenci derste jher konuyu öğrenecek anlayacak diye bir olay yok. sınava kadar öğrenemezse sonraki sene öğrenecek
tabi bu öğrenemeyenlerin oranı da hocanın kalitesine ve dersi anlatma tarzına bağlı. fazla kişi konuyu kavrayamamışsa hocanın dersi işleme tarzında bir hata var demektir.
herhangi bir hocayı savunmak benim işim değil ama en ön sırada oturup her derste ama her derste hocaya 50 tane soru soran insanlar kimi rahatsız etmiyor ki.
lisede sabırla bize birşeyler öğretmeye çalışan öretmenlerimizi saygıyla anıyorum ama onlar lisede kaldı.
üniversitelerin verdiği mühendislik eğitimi ile ilgili standartları belirleyen abet'in ne olduğunu sadee hocaların değil öğrencilerinde bilmesi gerekir kanımda.
http://tinyurl.com/2u4f3t
insa ettigim binanin cimentosu kelâm
|
|
Yazar |
|
clairvoyant
Antalya
Kayıt: 05.05.2006 |
|
Yazılanlara katılmamak mümkün değil. Ama şu koşullarda hiç bir şeyin değişmesi mümkün değil, herkes durumu idare etmeye çalışıyor. Hoca ders bitse de odama çekilip çayımı alıp işime devam etsem diyor; öğrenci de öyle böyle şu dersi geçeyim, diplomayı kapayım diye geçiştiriyor dersleri. Çünkü öğrencileri öğrencilikten (çeşitli yönlerden) öyle bezdiriyorlar ki öğrenci birşey öğrenmekten çok dersi bir şekilde geçmek için çabalıyor. Ne yalan söyleyeyim; şu üniversiteyi sevmeyi o kadar çok istedim ki, ama zaman zaman yaşanılan kırıklıklar zorla engelliyor sevmeyi. Haliyle ben de bir baltaya sap olabilmek için önce buradan kurtulmak için çabalamak zorunda kalıyorum.
Let`s make this world a better place to live !
|
|
Yazar |
|
kellad
istanbul
Kayıt: 21.01.2006 |
|
Bence Üniversite Hocası ilkokul öğretmeni gibi öğretmek zorunda değil. Biraz daha iyi tekniklerle ders anlatabilirler ama sonuçta bu onun için şart değil. Ama dersi geçmek için ne öğrenmek ne yapmak gerektiğini söylemeli ve sen de ondan yada başka bir yerden bunları öğrenmelisin. Şart olan budur. Üniversitede yük daha çok öğrencinin omuzlarındadır. Hocalarınız size öğretmek peşinden koşmamalı siz öğrenmenin peşinden koşmalısınız.
Decompiling the code of universe.
Listening the cosmic background radiation.
Swimming in Inter Stellar Medium.
|
|
Yazar |
|
nohead
Tristram
Kayıt: 26.08.2006 |
|
reccae yazdi | aslanera yazdi
ısrarla aynı soruyu 2. 3. sefer sormak lisede bile saçma gelirdi bana. elimizde tonla kaynak varken herşeyin derste öğretilmesini beklemek mantıklı değil.
derste anlatılan konuyu sınıfın yarısı anlasa yeter. bir kısmı da dersten çıkınca öğrenecek. arkadaşına mı sorar kitaba mı bakar yoksa internette mi aarştırır öğrenciyi ilgilendirir ama her öğrenci derste her konuyu öğrenecek anlayacak diye bir olay yok. sınava kadar öğrenemezse sonraki sene öğrenecek ...
|
Bu konuda haklısın reccae.Hocalar herşeyi kafamıza zorla sokmak zorunda değil.
Ama elimizde tonla kaynak varken hala okula geliyorsak -burada kendi adıma konuşayım; anlatılanlardan bişeyler öğrenmek için geliyorum. O kadar kaynağı evde de okuyabilirim. Yoklama problemi olmamasına rağmen okula geliyorsak hocaların bize öğretmeye çalıştıklarını anlamak için geliyoruz. Hocalar da görevini titizlikle yapmalı tabi. Derse gelenlere bilgisini verebilmeli.
Eğitimin ve değerlendirmenin sağlıklı olması için de formasyon eğitimi verilmesi mantıklı.
Kitaptan okuyarak değil uzmanından eğitim vermek için kurulmuş bu okullarhaksız mıyım?
"The will of the nation" is one of those expressions which have been most profusely abused by the wily and the despotic of every age."
Alexis de Tocqueville
¨
|
|
Yazar |
|
tarikkranda
Kayıt: 07.01.2006 |
|
Ülkemizin bu konuda yaptığı en büyük 2 hata; devletin, aldığı eğitim ile iyi bir akademisyen olabilecek, basarili kisilerin üniversitelerde kalmak yerine dusuk ucretler nedeniyle ozel sektore gecmesine neden olmasi, digeri ise USA de oldugu gibi Teaching Assistant ve Research Assistant kavramlarinin ulkemizde sadece Assistant olarak birlestirilmis olmasi:) USA de sadece ders veren akademisyenler vardir, sadece arastirma yapan akademisyenler vardir. Ikisi de olmali bir universitede ancak ulkemizde akademisyenleri ikisini birden yapmaya zorlayarak ikisinde de basarisiz olmaya itiyorlar.
|
|
Yazar |
|
ender
iskenderun
Kayıt: 14.01.2006 |
|
Bu konuda konuşulması gereken konu üniversite hocasının sadece dersi nasıl anlattığı değil, uyguladığı sistem ile öğrenci arasında kurduğu iletişimdir.Yani bir hoca dersi iyi anlatmayabilir ama öğrenciyi çalışmaya teşvik edebilir,onu heyecanlandırabilir, yine bir hoca dersi iyi anlatmayabilir ama adaletli bir şekilde not dağıtabilir..Bunların yapılabilmesi üniversitenin kalitesine, sistemine de bağlı olmakla beraber, üniversite ne kadar kötü olursa olsun, hocanın tek başına kendisine de bağlıdır.
Ayrıca ülkemizin bu konuda yaptığı hatalara bir şey daha eklemek gerekirse o da , üniversitede iyi bir akademisyen olabilecek kişileri seçerken uyguladığı sistemdir, yani iyi seçememesidir.
|
|
Yazar |
|
cantur
Rize
admin
Kayıt: 16.01.2006 |
|
Üniversitede hoca olacak insanı devlet değil yine üniversitenin kendi bünyesindeki yapı seçmekte. Milli eğitim bakanlığı mantığı yok yani. Bu yanlış demiyorum ters anlaşılmasın doğrusu bu bence.
Burada liseden farklı bir yapıda eğitim alacağınız daha üniversiteye başladığınız anda size direk veya dolaylı olarak söyleniyor veya hissettiriliyor. (Aynı yollardan bende geçtim. )
Temel olan fark şurda ki üniversite eğitiminde hoca asla size birşeyi öğretebilmiş olmak zorunda değil. Sadece öğrenmeniz için size gerekli bilgileri verebilir. öğrenmeyi yapacak olan öğrencinin kendisidir. Okul döneminde ise öğretmenlerin birebir her öğrencinin not , yaşam , psikoloji , aile ile ilgili v.s. durumlarını takip etmesi gerekir.
Şimdi pedagolojik formasyon konusuna gelince, bence gereksiz (Türkiye şartlarında.) Türkiyede bu formasyon eğitimleri genelde ilk okul düzeyindeki öğrencileri kazanmak , onların öğrenme isteklerini arttırmaya yönelik oluyor. Bir çok taktik günümüz liselerinde bile aciz kalabiliyor.
Şimdi ben tahtaya kalkıp soruyu çözen öğrenciye ödül vererek sınıfın başarısını mı arttıracağım. Bu yöntemlerin üniversite de faydalı olacağını sanmıyorum.
Sırf bu formasyon eğitimi için zamanında bölümün bünyesine katacaği yurt dışından gelecek iki öğretim elemanını kaçırmasını öğrenmem bu konuya artık tamamen karşı taraflı bakmama neden olmuş olabilir.
Not dağıtımının bu konu ile ilgisi olmamalı bence. Prensibli bir hoca zaten not dağılımını elinden geldiği kada adaletli dağıtmaya çalışır. Ama herzaman bilenle bilmeyeni ayırt etmek mümkün olamıyor.
Öğretim teknikleri konusunda evet bir eğitim getirilebilir. Bu konu beni de çok zorluyor. Yeniler eskilerden gördükleri yöntemleri ve kendi fikirlerini kullanmak zorunda kalıyor. Ama bu üniversitede dersin işlenmesine, öğrencinin kültür seviyesinden dolayı, engel teşkil etmiyor.(Etmemeli.)
Daha yazacaktım ama okuyanları sıkmayayım. Bunlar tamamen kişisel görüşlerimdir. (Yakın öğrencilik geçmişimi de göz önünde bulundurarak yazdım :D )
|
|
Yazar |
|
encin
Kayıt: 30.11.2007 |
|
özellikle bizim bölüm için düşünürsek, hocanın dersi iyi işlemesinden çok dersi iyi bilmesi durumu önemli
çünkü yönetmeliğe bazı dersler koymuşlar fakat branşı o ders olan hoca olmadığından bir hoca kitaptan notlar hazırlayıp bunları tahtaya yazarak dersi işliyor
kötü anlatıyor diyemem çünkü anlatmıyor, dersi anlatmıyor yani
gerçi sonuçta araştırıp öğrenicem adam olucam diyen öğrenciye engel yok
ama en azından hocanın uzmanlık alanı neyse onu anlatsa da öğrenci de bişeyler öğrense daha iyi olmaz mı
tabi hocanın dersi iyi işlemesi için kendisini güncel tutması lazım, bunun içinde denetlenmesi lazım (malum Türk insanı :D mecbur etmezseniz kendini zorlamıyor )
ama böyle bir sistem olmadığını biliyoruz,
gerçi son dönemde sınav öncesi hoca hakkında anketler filan .. gelişmeler var yani :D ama sonuçları ne kadar değerlendirilir ve uygulanır, şüpheli
|
|
Yazar |
|
clairvoyant
Antalya
Kayıt: 05.05.2006 |
|
Ya bu hocalık biraz da yetenek işi. Ders anlatırken yapılan mimikler, ses tonundaki vurgulamalar vs. çok önemli öğrenci açısından. Yoksa eline kitap alıp da şiir okurken duygu veremeyen bir ilk okul öğrencisinin tahtada şiir okuması gibi ders anlatılırsa kimse memnun olmaz. Bazen öyle anlar oluyor ki insanın kafası kaldırmıyor, konu gerçekten ilgi çekici olsa bile. Aslında her ne kadar yetenek işi de desem bunun eğitim ile sağlanabileceğini düşünüyorum. Güzel konuşma ya da drama eğitimi falan... Konu öğrencinin ilgisini çekmek ise bu konuda ciddiyim :):)
Let`s make this world a better place to live !
|
|
Yazar |
|
yunus
istanbul
Kayıt: 19.04.2006 |
|
Ben ders anlatma konusunda yorum yapmıyacağım ama özellikle sınavlarla ilgili konuşayım dedim.Sınavlar zor yada kolay diye bir ayrım da yapamıcağım ama özellikle belirtmeliyim ki sınav sorularının kalitesi(genel anlamda herkes için bu böyle değil) çok düşük.Yalnış anlaşılmayım kalite derken zorluktan bahsetmiyorum zor sınav olur ama kalitesiz olur.Burda önemli olan o ders için ayırt edici özelliklerin sınavda öğrenciden istenebilmesi.
Yani ne biliim çoğumuz sınavdan önceki gün elinde not onlarca şey ezberliyoruz ve sınavdan sonra tekrar unutuyoruz.Ezberliyemezsek kalıyoruzAma bu işin böyle olmaması lazım.Sınavlarda lise düzeyindeki gibi Hücre nedir?Görevlerini yazınız tarzı sorularla karşılayoruz buda açıkçası canımı sıkıyor.Oysa ki sınavın daha çok o dersin püf noktalarının öğrenilip öğrenilmediğini denetlemesi gerekiyor.Özellikle bölüm dersleri için.
En azından ben böyle düşünüyorum.Bilmem siz ne dersiniz.
|
|
Yazar |
|
mmt
Kayıt: 22.01.2006 |
|
Güzel bir yazı Engin. Sağol.
Pedagojik formasyondan bahsedilmiş, bence öğretim üyelerinin derslere girme şartı için ped. formasyon eğitimi falan gereksiz. Burada Tarık hocanın dediği gibi araştırma ve öğretim görevlisi tanımlamaları devreye giriyor. Bunlar bizim üniversitelerimizde de var olan şeyler ama Amerika'daki ile yakından uzaktan alakası yok tabi. Yani bir kişi hoca olmadan önce bir takım sınavlar, eğitimler vs olabilir. Ama bu kişi research assitant olmak istiyorsa bütün bunlardan geçmek zorunda kalması gereksiz olur. Tıpkı programcı olmak isteyen birinin mikroişlemcilerden geçmek zorunda olması gibi. (bu konu daha çok tartışma açabilir dolayısıyla uzatmıyorum. mikroişlemciler güzel ders Fetullah hocam kızmayın :))
Bence burada öğretim üyesinin biraz idealist olması devreye giriyor. Ben dersimi anlatırım anlamayan anlamaz mantığı ile hareket etmesini kimse kınayamaz elbette, derslere girmek zorunda olmayabilir, istemeyebilir fakat bölüm başkanı da ona ders verirse bu mantıkla hareket eder elbette. Lakin hoca idealist ise, açık görüşlü ise, öğrenciyi not dilenen insanlar değil de, bir şeyler öğrenmek isteyen insanlar olarak görüyorsa; teknolojinin her nimetinden de yararlanır, dersini de sevdirir, notunu da adil dağıtır, öğrencisine de kendini sevdirir, öğrenci de dersi geçmekten ziyade bir şeyler öğrenmek için çabalar.
Uzun ve boş bir yazı oldu kanımca. Ama deli gönül yazmak ister.
|
|
Yazar |
|
reccae
istanbul
banlandı
Kayıt: 15.02.2006 |
|
mevcut sistemin neresinden tutsak elimizde kalıyor.
birisi dese ki x'lerinize yardımcı olun, farkında değiller ama yardıma ihtiyaçları var, o x yerine herşey gelir. hademe, asistan, öğrenci, hoca, bilgisayar, dekan, rektör, senatör, tepegöz, derslik veya aklınıza ne gelirse
ykardakilerden birisini veya aklınıza gelen üniversite iel ilgili başka bir şeyi ekleyin cümleye bakın sırıtmayacak
üniversite kulüplerinize yardımcı olun, farkında değiller ama yardıma ihtiyaçları var
sıra arkadaşlarınıza yardımcı olun, farkında değiller ama yardıma ihtiyaçları var
labaratuar ekipmanlaınıza yardımcı olun, farkında değiller ama yardıma ihtiyaçları var
t cetvellerinize yardımcı olun, farkında değiller ama yardıma ihtiyaçları var
bence hiç ama hiç sırıtmıyorlar bu cümlelerin içinde.
bir arkadaşımızın daha önce dediği gibi "bozuk sistemde sağlam çark olmaz. çarkların değil sistemin değişmesi gerekir"
insa ettigim binanin cimentosu kelâm
|
|
Yazar |
|
nipci
Kayıt: 26.09.2007 |
|
reccae yazdi |
"bozuk sistemde sağlam çark olmaz. çarkların değil sistemin değişmesi gerekir" |
Bozuk sistemde sağlam çarklar olmaz demeyelim . Sistem, az da olsa bulunan bu sağlam çarkların verimini çok düşürüyor diyelim!!!
Özellikle "Hoca derste sana konuyu öğretmek zorunda değildir" görüşüne katılmıyorum.
Ders derste öğrenilmelidir.Dersten sonra da pekiştirilmelidir.
Eğer dersi %70 ve üzeri anlamıyorsa burda ciddi bir çelişki vardır.Bence bakılması gereken anlayan-anlamayan oranıdır.Bu oran gerçekleri göz önüne koyar.
Ders anlatabilmek yetenektir.Her konuyu bilen kişi aynı güzellikte ders anlatamaz.En azından bu yeteneği kazanması için 3-6 ay arasında kurs-staj tarzı uygulama yapmak gerekir.
Neyse Recep bosver yaa bu işe alt sınıflar kafa yorsun...Zaten formu da doldurmadım bugun ama bi daha gelsin herşey mükemmel ötesi diyecem:)
En alta da not düşecem dekanlık da mükemmel çalışıyor.
|
|
|
|
-
Del.icio.us
-
Digg
-
Facebook
-
Furl
-
Google
-
Blink
-
Simpy
-
Spurl
-
Y! MyWeb
|
|
| | | | | | | | | | | |