Konuyu görüntüle
IUCODERS FORUM > Genel > Geyik > Ask?n Gözü Kördür...
Yazar
seren


avatar

Kayıt: 02.03.2006
02.03.2006-12:33 #3343
Uzun zaman önce dünya yaratılmadan insanlar dünyaya ayak basmadan önce, iyi huylar ve kötü huylar ne yapacaklarını bilemez vaziyette dolanıyorlarmış.Bir gün toplanmışlar ve her zamankinden daha sıkkın otuyorlarken SAFLIK ortaya bir fikir atmış:”neden saklambaç oynamıyoruz?”ve hepsi bu fikiri beğenmiş, ve hemen ÇILGIN çılgınlık bağırmış:”ben ebe olmak ve saymak istiyorum,ben ebe olmak istiyorum!”ve başka hiç kimse çılgını arayacak kadar çıldırmadığı için,çılgınlık bir ağaca yaslanmış ve saymaya başlamış:1,2,3... Ve çılgınlık saydıkça,iyi huylar ve kötü huylar saklanacak yer aramışlar... ŞEFKAT ayın boynuzuna asılmış, İHANET çöp yığınının içine girmiş, SEVGİ bulutların arasına kıvrılmış, YALAN bir taşın altına saklanacağını söylemiş ama yalan söylemiş çünkü gölün dibine saklanmış, TUTKU dünyanın merkezine gitmiş, PARA hırsı bir çuvalın içine girerken çuvalı yırtmış ve çılgınlık saymaya devam etmiş 79,80,81... AŞKIN dışında bütün iyi huylar ve kötü huylar o ana kadar zaten saklanmış, aşk kararsız olduğu gibi, nereye saklanacağını da bilmiyormuş. Bu bizi şaşırtmamalı çünkü hepimiz aşkı saklamanın ne kadar zor olduğunu biliriz.Ve ÇILGINLIK 95,96,97...ye gelmiş ve 100’e vardığı anda AŞK sıçrayıp güllerin arasına girmiş ve saklanmış... Ve ÇILGINLIK bağırmış.”sağım solum sobedir,geliyorum!”ve arkasını döndüğünde ilk önce TEMBELLİĞİ görmüş,o ayaktaymış çünkü saklanacak enerji yokmuş...sonra ŞEFKATİ ayın boynuzunda görmüş ve İHANETİ çöplerin arasında,SEVGİYİ bulutların arasında,YALANI gölün dibinde,ve TUTKUYU dünyanın merkezinde,hepsini birer birer bulmuş sadece birisi hariç! Ve ÇILGINLIK umutsuzluğa kapılmış,en son saklı kişiyi bulamamış, derken haset, bulunamadığı için haset duyarak, çılgınlığın kulağına fısıldamış “AŞKI bulamıyorsun, o güllerin arasında saklanıyor”ve ÇILGINLIK çatal şeklinde tahta bir sopa almış,ve güllerin arasına çılgınca saplamış,saplamış... Taaaaa ki yürek burkan bir haykırma onu durdurana kadar.Ve haykırıştan sonra, AŞK elleriyle yüzünü kapayarak ortaya çıkmış.Ve parmaklarının arasından iki sicim gibi kan akıyormuş gözlerinden... ÇILGINLIK AŞKI bulmak için heyecandan AŞKIN gözlerini çatal sopa ile kör etmiş.”ne yaptım ben””ne yaptım ben” diye bağırmış. “Seni kör ettim!nasıl onarabilirim?” ve AŞK cevap vermiş:”Gözlerimi geri veremezsin,ama benim için bir şey yapmak istersen,benim kılavuzum olabilirsin.” Ve o günden beri,AŞKIN gözü kördür ve her zaman çılgınlık yanındadır....!”





Yazar
tubilim84


avatar
Yalova
Kayıt: 20.01.2006
04.03.2006-01:07 #3396
bi hikaye de benden...

AŞKIN DİLİ
Hep "aşkın dili olsa da konuşsa" deriz. işte bir gğn aşk konuşmaya başlamış ve demiş ki "ey insanlık hep peşimden koştunuz, bana ulaşmaya çalıştınız. Aslında bana ulaştınız ama hiç fark etmediniz. Benim için ağladınız zaman bile size hep yalan belki de şaka gibi geldim. Bana hep yakıştırmalar yaptınız. Size bir hikaye anlatayım. Bir gün küçük bir kedi kuyruğunu yakalamak için hep kendi etrafında dönüp duruyormuş ve büyük kedi dayanamayıp ne yapmaya çalışıyorsun diye sormuş. Yavru kedi de bana ancak kuyruğumu yakaladığım zaman mutluluğa ulaşacağımı söylediler dedi. Ben de onun için uğraşıyorum diye cevap vermiş. Büyük kedi gülmüş ve "ben de küçükken senin gibiydim. Hep kendi etrafımda döner, kuyruğumu yakalamaya çalışırdım ama bir gün durdum ve düşündüm ve yürümeye karar verdim işte o zaman anladım ki zaten o benim peşimden geliyordu." işte şimdi anladınız mı? Aşk bir kedinin kuyruğudur ki ona ulaşmak için peşinden koşmanız gerekmez, o zaten her hareketinizde arkanızdan gelir.

alıntı





Yazar
seren


avatar

Kayıt: 02.03.2006
04.03.2006-17:41 #3401
Güzel bi hikaye daha

SEDEF ÇİÇEĞİ
Mahkeme salonunda, seksenlerindeki yaşlı çiftin durumu içler acısıydı. Adam inatçı bakışlarla suskun, Ninenin ağlamaktan iyice çukurlaşmış gözleri ve keskin çizgileriyle bıkkın bakışları süzüyordu etrafını...

Ve Hakimin tokmak sesiyle sustu uğultu ve tok sesiyle, sözü yaşlı kadına verdi, hakim...

- "Anlat teyze neden boşanmak istiyorsun...?"

Yaşlı kadın derin bir nefes çektikten sonra baş örtüsüyle ağzını aralayıp, kısılmış sesiyle konuşmaya başladı...

- "Bu herif yetti gayri, 50 yıldır bezdirdi hayattan..."

Sonra uzunca bir sessizlik hakim oldu mahkeme salonunda... Sessizlik bu tür haberleri her gün manşet yapan gazetecilerden birinin flaşıyla bozuldu, kim bilir nasıl bir manşet atacaklardı, yaşanmış 50 yılın ardından... Çok sayıda gazeteci izliyordu davayı, kadın neler diyecekti. Herkes onu dinliyordu.. Yaşlı kadının gözleri doldu... Ve devam etti...

- "Bizim bir sedef çiçeği vardı, çok sevdiğim... O bilmez... 50 yıl önceydi... O çiçeği bana verdiği çiçeklerin arasından kopardığım bir yaprağı tohumlamıştım, öyle büyüttüm.. Yavrumuz olmadı, onları yavrum bildim... Bir süre sonra çiçek kurumaya başladı. O zaman adak adadım... Her gece güneş açmadan önce bir tas suyla sulayacağım onu diye... İyi gelirmiş dedilerdi...

50 yıl oldu, bu herif bir gece kalkıp bir kere de bu çiçeği ben sulayayım demedi... Ta ki geçen geceye kadar... O gece takatim kesilmiş.. Uyuyakalmışım... Ben böyle bir adamla 50 yıl geçirdim... Hayatımı, umudumu her şeyimi verdim... Ondan hiç bir şey göremedim.. Bir kerecik olsun, benim bildiğim görevlerden birisini yapmasını bekledim.... Onsuz daha iyiyim, yemin ederim."

Hakim, yaşlı adama dönerek;

- "Diyeceğin bir şey var mı baba" dedi.

Yaşlı adam bastonla zor yürüdüğü kürsüye, o ana kadar suçlanmış olmanın utangaçlığını hissettiren yüz ifadesiyle hakime yöneldi.

- "Askerliğimi, reisicumhur köşkünde bahçıvan olarak yaptım, o bahçenin görkemli görünümüyle büyümesi için emeklerimi verdim... Fadime'mi de orada tanıdım... Sedefleri de... Ona en güzel çiçeklerden buketler verdim... O çiçeklerle doludur bahçesi... Kokusuna taptığım perişan eder yüreğimi...

İlk evlendiğimiz günlerin birinde boyun ağrısından onu hekime götürdüm... Hekim çok uzun süre uyanmadan yatarsa boynundaki kireç sertleşir, kötüleşir dedi.. Her gece uykusunu bölüp, uyansın, gezinsin dedi... Hekimi pek dinlemedi, bizim hatun... Lafım geçmedi... O günlerde tesadüf bu çiçek kurudu... Ben ona gece sularsan geçer dedim.. Adak dilettim... Her gece onu uyandırdım. Ve onu seyrettim... O sevdiğim kadının yavrusu bildiği çiçekleri sularken seyrettim... Her gece o çiçek ben oldum... Sanki... Ona bu yüzden tapabilirdim..." dedi adam o yaştaki bir adamdan beklenmeyecek ifadelerle...

- "Her gece O yattıktan sonra uyandım... Saksıdaki suyu boşalttım... Sedef gece sulanmayı sevmez, hakim bey.. Geçen gece de... Yaşlılık.. Ben de uyanamadım.. Uyandıramadım... Çiçek susuz kalırdı amma, kadınımın boynu yine azabilirdi... Suçlandım.. Sesimi çıkartamadım..."

O an Mahkeme salonunda her şey sustu...

Ertesi sabah gazeteler "Sedef susuz kaldı" diye yine yalnızca neticeyi haber yaptılar.






Yazar
seren


avatar

Kayıt: 02.03.2006
04.03.2006-17:53 #3402
Son bir hikaye daha benden :) :)

BU KADAR SEVEBİLİR MİYİZ?
Bir otobüs durağında karşılaşmışlardı ilk kez…Biri tıpta okuyordu, öbürü mimarlıkta. O ilk karşılaşmadan sonra, bir kere, bir kere, bir kere
daha karşılaşabilmek için, hep aynı saatte, aynı duraktan, aynı otobüse
bindiler. Gençtiler, çok genç... Birbirileriyle konuşacak cesareti
bulmaları biraz zaman aldı ama sonunda başardılar. İkisi de her sabah otobüse bindikleri semtte oturmuyorlardı aslında. Delikanlı arkadaşında
kaldığı için o duraktan binmişti otobüse, kız ise ablasında....
Sırf birbirilerini görebilmek için, her sabah erkenden evlerinden çıkıp, şehrin
öbür ucundaki o durağa, onların durağına geldiklerini, gülerek itiraf ettiler bir süre sonra...
Okullarını bitirince hemen evlendiler. Mutluydular hem de çok mutlu...
Bazen işsiz, bazen parasız kaldılar ama öylesine sıkı kenetlenmişti ki yürekleri ve elleri hiçbir şeyi umursamadılar. Ayın sonunu zor getirdikleri günlerde de ünlü bir doktor ve ünlü bir mimar olduklarında da hep mutluydular. Zaman aşımına uğrayan, alışkanlıklara yenik düşen, banka hesabında para kalmadığı için ya da tam tersine o hesabı daha da kabarık hale getirmek uğuruna bitip-tükeniveren sevgilerden değildi
onlarınki...
Günler günleri, yıllar yılları kovaladıkça sevgileri de büyüdü, büyüdü... Tek eksikleri çocuklarının olmamasıydı. Zorlu bir tedavi sürecine rağmen çocuk sahibi olmayınca, bütün mutlulukların bizim olmasını beklemek, bencillik olur? Diyerek devam ettiler hayatlarına. Çocuk yerine, sevgilerini büyüttüler... Senin için
ölürüm derdi kadın, sımsıkı sarılıp adama ve adamda hayır, ben senin için ölürüm? Diye yanıt verirdi hep... Bazen eve geldiğinde, aynanın üzerinde bir not görürdü kadın, Bir tanem, kütüphanenin ikinci rafına bak....? Kütüphanenin ikinci rafında başka bir not olurdu, Mutfaktaki masanın üzerine bak ve seni çok sevdiğimi sakın
unutma? Mutfaktaki masadan, salondaki dolaba sevgi dolu notları
okuya okuya koşturan kadın, sonunda kimi zaman bir demet çiçek, kimi zaman en
sevdiği çikolatalar, kimi zaman da pahalı armağanlarla karşılaşırdı... Aldığı hediyenin ne olduğu önemli değildi zaten....
Hayat ne kadar hızlı akarsa aksın, işleri ne kadar yoğun olursa
olsun hep birbirlerine ayıracak zaman buluyorlardı bulmasına ama kırklı yaşların
ortalarına geldiklerinde, daha az çalışmaya karar verdiler. Adam, hastaneden ayrıldı ve muayenehanesinde hasta kabul etmeye başladı. Kadın da mimarlık bürosunu kapadı ve sadece özel projelerde görev aldı. Artık daha fazla beraber olabiliyorlardı. Bir gün sahilde dolaşırken, harap durumda bir ev gördü kadın, üzerinde satılık levhası asılı olan. Ne dersin, bu evi alalım mı? Dedi adama. Bu viraneyi yıktırır, harika bir ev yaparız. Projeyi kafamda çizdim bile. Kocaman terası olan, martıları kahvaltıya davet edeceğimiz bir deniz evi yapalım burayı... Sen istersin de ben hiç hayır diyebilir miyim? Diye yanıt verdi adam. Amerika’da ki tıp kongresinden döner dönmez ararım emlakçıyı... Kaç para olursa olsun, burası bizimdir artık...
Sadece bir hafta ayrı kalacaklarını bildikleri halde, ayrılmaları zor oldu
adam Amerika’ya giderken. Her gün, her saat konuştular telefonla. Gözyaşları içinde kucaklaştılar havaalanında. Fakat birkaç gün sonra, kocasında bir tuhaflık olduğunu fark etti kadın. Eskisi kadar mutlu görünmüyor, konuşmaktan kaçınıyordu. Onu neşelendirmek için, sahildeki evi hatırlattı ve çizdiği projeyi verdi kadın ama hiç beklemediği bir cevap aldı: Canım, o ev bizim bütçemizi aşıyor. Sen en iyisi o evi
unut...?
Mutsuzluk, mutluluğun tadına alışmış insanlara daha da acı, daha da çekilmez gelir. Kadın, hiç sevmedi bu beklenmedik misafiri. Derdini söylemesi için yalvardı adama, Senin için ölürüm, biliyorsun, ne olur anlat? Diye dil döktü boş yere... Yıllardır sevdiği adam, duyarsız ve sevgisiz biriyle yer değiştirmişti sanki. Ona ulaşmaya çalıştıkça, beton duvarlara çarpıyordu kadın, her çarpmada daha fazla kanıyordu yüreği...
Bir gün, çocukluğunun, gençliğinin ve bütün hayatının birlikte geçtiği arkadaşına dert yanarken, Artık dayanamıyorum, sana söylemek zorundayım diye sözünü kesti arkadaşı. O, seni aldatıyor. İş yerimin tam karşısındaki restoranda genç bir kadınla yemek yiyor her öğlen. Sonra sarmaş dolaş biniyorlar arabaya....? ?Sus, sus çabuk, duymak istemiyorum bu yalanları diye bağırdı kadın. Onca yıllık arkadaşını, kendisini kıskanmakla suçladı.... Ertesi gün, öğle vakti o restoranın hemen karşısında bir köşeye sindi sessizce ve peri masallarının sadece masal olduğunu anladı...
Kocasının eskiden aynı hastanede çalıştığı genç çocuk doktorunu tanıdı hemen. Bazen evlerinde ağırladıkları kadına nasıl sarıldığını gördü adamın...
Akşam kocası eve gelir gelmez, bazen bağırıp, bazen ağlayarak, bazen ona sımsıkı sarılıp bazen de yumruklayarak haykırdı suratına her şeyi. İnkar etmedi adam. Zamanla duyguların değişebildiği, insanların orta yaşa geldiklerinde farklılık aradığı gibi bir şeyler geveledi ağzında ve bavulunu alıp gitti evden. Kapıdan çıkarken,son bir kez kucaklamak isterim seni? Diyecek oldu ama kadın, defol dedi nefretle...
İlk celsede boşandılar... Modern bir aşk hikayesinin böyle son bulmasına kimse inanamadı. Arkadaşlarının desteğiyle ayakta kalmaya çalıştı kadın. Adamın, sevgilisiyle birlikte Amerika’ya yerleştiğini öğrendi. Bazen yalnız kaldığında, onu hala sevdiğini hissedince, ağlama nöbetleri geçiriyor, ;aşkın yerini, en az onun kadar yoğun bir duygu olan nefretin alması için dua ediyordu.
Aradan bir yıl geçti... Her şeyin ilacı olduğu söylenen zaman bile, kadının
derdine çare olamamıştı. Bir sabah, ısrarla çalan zilin sesiyle uyandı. Kapıyı açtığında, karşısında o kadını gördü. Sen, buraya ne yüzle geliyorsun? Diye bağırmak istedi ama sesi çıkmadı. Lütfen, içeri girmeme izin ver, mutlaka konuşmamız gerekiyor. dedi genç kadın. Kanepeye
ilişti ve zor duyulan bir sesle konuşmaya başladı: ?Hiçbir şey göründüğü gibi
değil aslında. Çok üzgünüm ama o bir saat önce öldü. Geçen yıl Amerika’daki
kongre sırasında öğrendi hastalığını ve yaklaşık bir senelik ömrü kaldğını.
Buna dayanamayacağını, hep söylediğin gibi onunla birlikte ölmek isteyeceğini biliyordu. Seni kendinden uzaklaştırmak için, benden sevgilisi rolünü oynamamı istedi. Ailesine de haber vermedi. Birlikte Amerika’ya yerleştiğimiz yalanını yaydı. Oysa ilk karşılaştığınız otobüs durağının karşısında bir ev tutmuştu. Tedavi görüyor ve kurtulacağına inanıyordu ama olmadı. Gece fenalaşmış, bakıcısı beni aradı, son anda yetiştim. Sana bu kutuyu vermemi istedi...? Gözlerinden akan yaşları durduramayacağını biliyordu kadın. Hemen oracıkta ölmek istiyordu. Eline tutuşturulan kutuyu açmayı neden sonra akıl edebildi. İtinayla katlanmış bir sürü kâğıt duruyordu kutuda. İlk kâğıtta, Lütfen bütün notları sırayla oku
bir tanem diyordu... Sırayla okudu; Seni çok sevdim, Seni sevmekten hiç vazgeçmedim, Senin için ölürüm derdin hep, doğru söylediğini bilirdim.
Fakat benim için ölmeni istemedim. Şimdi bana söz vermeni istiyorum. Benim için yaşayacaksın, anlaştık mı? Son kağıdı eline alırken, kutuda bir anahtar olduğunu gördü kadın... Ve son kâğıtta şunlar yazılıydı: Sahildeki evimizi senin çizdiğin projeye göre yaptırdım. Kocaman terasta martılarla kahvaltı ederken, ben hep seni izliyor olacağım...






Yazar
tubilim84


avatar
Yalova
Kayıt: 20.01.2006
05.03.2006-00:46 #3417
seren "BÜTÜN DÜNYA" falan mı okuyosun bu tarz hikeyeler hep olurdu orda
ne zamandır okumadım ama içeriği boyu ile ters orantılı bi dergi..peace





Yazar
seren


avatar

Kayıt: 02.03.2006
05.03.2006-01:16 #3422
Yooo hiç duymadım onu. Arkadaslar mail atıyorlar bende begendiklerimi sizinle paylaşıyorum :)





Yazar
nurhan


avatar
Istanbul
Kayıt: 07.01.2006
05.03.2006-01:28 #3423
Bütün Dünya dergisi Başkent Üniversitesi'nin
cıkardığı bir genel kültür dergisidir.
Basından sonnuna kdr bi solukta
okunacak nadir dergilerdendir.applause
Okumanızı şiddetle tavsiye ederimpeace





Yazar
seren


avatar

Kayıt: 02.03.2006
05.03.2006-01:30 #3425
tamam tavsiyenizi dinleyecegim :)






Yazar
tubilim84


avatar
Yalova
Kayıt: 20.01.2006
05.03.2006-01:33 #3426
seren yazdi
 
tamam tavsiyenizi dinleyecegim :)


http://www.butundunya.com/

işte buyur :)





Del.icio.us
Digg
Facebook
Furl
Google
Blink
Simpy
Spurl
Y! MyWeb