Birinci sınıfta görülen fizik, kimya, matematik, fen, sosyoloji ve psikoloji derslerinde birinci olan Koç Üniversitesi öğrencileri, Massachusetts Institute of Technology’de (MIT) bir hafta kalarak, 20 saat kendi alanlarındaki derse katılmayı kapsayan bir burs kazanıyor. Bu burs programının fikir babası ve koordinatörü, lisans eğitimi MIT’de tamamlamış, 1979-99 yılları arasında burada hocalık yapmış, iki yıldır da Koç Üniversitesi’nde görevli olan Fizik Profesörü Nihat Berker. Bu yıl bu geziye Koç Üniversitesi’nden üçüncü parti öğrenci gidecek ancak, aslında program daha eski. Prof. Berker’in, Türkiye’ye kesin dönüş yaptıktan sonra ilk görev yaptığı üniversite olan İstanbul Teknik Üniversitesi’nden de giden iki grup vardı. Yani bu yıl programın 5’inci yılı.
Geçen yılki gezi, 31 Mart-8 Nisan tarihleri arasında gerçekleşti. Bu yılın öğrencileri geziye yine nisan ayına gidecekler. MIT, programa katılan öğrencilerden yurt ücreti almıyor. Yol ve yemek masraflarını ise Koç Üniversitesi karşılıyor. Programın hedefi, öğrencilerin dünyanın en iyi üniversitelerinden biri olarak kabul edilen MIT’deki işleyişi görmeleri. Gördüklerini dönüşte arkadaşlarına aktarmaları için de, gezinin ardından öğrencilerden, kendi üniversiteleri ve MIT’yi karşılaştıran bir rapor yazmaları isteniyor.
Prof. Dr. Nihat Berker, "Sizce aradaki en büyük fark ne?" sorusunu şöyle yanıtlıyor: "Orada öğrenciler daha çok çalışıyor. Burada geyik tabir edilen bir şey var, durup konuşmak. Sınıf arasında, durup konuşan insanlar görürsünüz. MIT’de ise dümdüz yürüyor insanlar. Zamanı iyi değerlendirme belki orada daha çok öğrenilmiş bir şey. Diğer yandan burada arkadaşlıklar daha güçlü, orada daha anonim. Birisi daha iyi, öteki daha kötü diyemeyiz. İki tarafta da üniversiteler öğrenci odaklı. Sonuçta üniversitelerin varlık nedeni öğrenciler."
Sürekli iki işi bir arada yapıyorlar
Ferhat Özduran (Bilgisayar Mühendisliği öğrencisi) Bence en büyük fark, oradaki öğrencilerin sürekli bir şey yapıyor olması. Yemek yerken bir yandan ödevini yapma, yürürken bir yandan yemek yeme gibi, iki işi bir arada yapıyorlar. Yemek yemeye vakit ayırmaları zor, iki ders arasında 10 dakika olduğundan ve o gün teslim etmeleri gereken birkaç ödev, proje olduğundan, bu onlara pahalıya patlayabilir. Derse girerken 5 dakikalık ara varsa, o orada hemen sınıfına gidip bilgisayarlarını açıp bir şeyler yapıyorlar. Oturup muhabbet edenleri görmeniz zor. Bu, hiç sosyal hayatları olmadığı anlamına gelmiyor. Burada da öğrenciler dersleri takip etmeye çalışıyoruz ama yemekhaneye gidince, ders başlayıncaya kadar bir saat oturalım, diyoruz.
Hocalara,idarecilere şakalar yapıyorlar
Arda Ozansoy (Uluslararası İlişkiler) Oraya gittiğinizde öğrencilerin ne kadar rahat olduklarını görüyorsunuz. Örneğin mimarlık binasının koridorlarında, çıplak ayakla dolaşan bir kız vardı. Öğrenciler hocalara, idarecilere şakalar yapıyorlar. Mali İşler’in önüne bir tane bin dolarlık banknot yerleştirmişlerdi mesela. Mimarlık Fakültesinin kubbesine polis arabası, bir kez de inek heykeli çıkarmışlar. Bir gün yeni bir rektör gelmiş, onun kapısını kağıt panosu yapmışlar. Rektörün, odam nerede diye şaşkın şaşkın bakarken fotosu var. Bir seferinde de, elektronik tahtanın sistemini değiştirmişler. Hoca yazı yazarken tahta yukarı aşağı oynamaya başlıyor, hoca onunla uğraşıyor. Demek istediğim, bizim üniversitelerde bunlar yok çünkü öğrencinin öğrenmeye zorlandığı, öğrencinin de buna kendisini zorladığı bir konumu var.
Bizde öğrenmek için yeterince istek yok
Pınar Tözün (Bilgisayar Mühendisliği) Orada öğrenciler nasıl en iyi öğrenirim diye çabalayıp duruyorlar. Hocalar da öğrenmek isteyen öğrenciye ben bir şey vereyim, o bana sorsun ben de ona öğreteyim diye düşünüyorlar. Bizim okulda da hocalarımız açık ama bizde öğrencilerde öğrenmek için o kadar istek yok. Bu belki eğitim sisteminden de kaynaklanıyor. Biz oradayken, mühendislik binasının çatısındaki cam bölüme, prezervatiflerle barış işareti yapmışlardı. Derse girerken muziplik olmuştu.
Fizik sorusunu çözen goril kıyafetli Nihat Hoca mıydı
MIT gezisine katılan Koç Üniversitesi öğrencilerinden Arda Ozansoy, orada bulunduğu sırada farklı bir olaya şahit olmuş: "Bir gün de fizik dersi sırasında sınıfa goril kıyafetli biri girdi. O sırada tahtada bir soru vardı. Goril, öğrencilerin çözemedikleri soruyu çözdü, onlarla alay ettikten sonra çıktı. O goril kıyafetini daha sonra Nihat Hoca’nın odasında bulduk." Prof. Berker ise, "İsteyerek mi deşifre oldunuz, istemeden mi?" sorumuza, "Ben değilim o kişi. Kim getirmiş koymuş odama kıyafeti bilemiyorum, hatırlamıyorum" yanıtını verdi.
ZIYA ILKER
|