Öncelikle bu sınav döneminde forumu meşgul ettiğim için özür dilerim ama benim çok hoşuma gitti hikayeler,siz de bilmek isteyebilirsiniz diye düşündüm :)
VARDAR OVASI
Yıl 1371. Osmanlı devletinin büyüme ve genişleme süreci. İstanbul henüz fethedilmemiş; Anadolu'nun fethi tamamlanmamış. Osmanlı bir yandan Anadolu'da bir yandan Rumeli'de fetih harekatını sürdürüyor. Alperen dervişler, Rumeli'de karargah kurmuşlar; fethin altyapısını hazırlıyorlar. Önce gönülleri fethediyorlar. Sonra fiili fetih başlıyor. I.Murat devrinde, Osmanlı orduları Üsküb'ü kuşatıyor. Saray erbabı içinde bulunan Vezir Çandarlı Ali Bey’in otağı da buradaydı. Kuşatma sürerken civar köylerden ve kasabalardan halk Osmanlıya sığınmak için ovaya akın ediyordu. İşte türkümüzün kahramanı genç kız da bu kalabalığın içinde aç sefil sığınacak yer aramaktadır. Genç kızın yolu Vezir Çandarlı Ali Beyin oğlu Çandarlı Halil Paşa (Daha sonra babasının ölümü ile vezir-i azam olmuştur) ile kesişir. Halil Paşa kızı sahiplenir. Onu otağına alır. El üstünde tutar. Tarihi bilenler savaşın kazanıldığını, bütün Balkanların 500 senelik Türk hakimiyetine girdiğini fakat savaş alanında 1. Murat ın öldüğünü bilirler. Sonuçta ordu geri döndü. Yanlarında Rumelili bir yığın insan. Fakat bir kısmı kendi rızası, bir kısmı zorla yurtlarından koparılan bu insanların sıla özlemi hiç bitmedi. Çandarlı Halil Paşanın yanına sığınan kahramanımızda Halil Paşayı çok sevdi ona çok bağlandı ama memleket özlemi hiç bitmedi. İşte o çok bilinen türküyü yazdı. Türkü anonimdir. Yazarı bilinmez, ama hikaye bu şekildedir.Hicaz makamında söylenen bu şarkıyı bir çok yorumcu söylemiştir.hamiyet yücesoydan,zeki mürene...Bir zamanlar osmanlının olan o yerden kalan işte bu bir kaç dörtlüktür.
Üsküdara Gider İken
İstanbul radyosunun yılarca sinyal müziği olan Katibim Türküsü, Kırım harbi içinde, Abdülmecid zamanında çıkmıştır. İkinci Mahmut devrinde askerlere Avrupai kıyafetler giydirilmiş ancak sivil memurlar bu konuda serbest bırakılmışlardır. Abdülmecid, İstanbul içindeki her memura setre ve pantolon giydirdi, mutaassıp kesim de bu olayı dillerine dolayıp "Gavur mukallitliği" dediler ve pantolonla sokağa çıkmayı iç donuyla çıkmakla bir tuttular, özellikle de genç - eli yüzü düzgün katipler büsbütün dile düştüler. Kırım harbinde müttefikimiz olan İngilizlere Selimiye kışlası hastane olarak tahsis edilmişti. İngiliz ordusundaki İskoç alayını kısa eteklerle gören halk bu askerlere "donsuz asker" lakabını takmıştı. Bu alay şarka hareket ederken, bir İskoçyalı bestekar bu birlik için bir marş besteledi. Bir İstanbul külhanisi de Selimiye Kışlasının Üsküdar yolu üzerinde olmasından esinlenerek ve "donsuz asker"ler için yazılan marşın müziği kullanarak katiplerle dalga geçmek için "Üsküdar'a giderken..." türküsünü yazdı. Daha sonraları çalgılı küçük konsol saatleri çıktı. Bu saatler ilk olarak Türkiye'ye İskoçya'dan geldi ve İskoçlar bu saatlere aynı marşın müziğini koymuşlardı. Bu saatler İstanbul'da "Katibim Türkülü Saat" adı altında satıldı ve neredeyse almayan kalmadı.
|